Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU


Hukuk Genel Kurulu 2010/4-349 E., 2010/318 K.

Hukuk Genel Kurulu 2010/4-349 E., 2010/318 K.
DEVLETİN KUSURSUZ SORUMLULUĞUHAZİNE ADINA TESCİLTAPU SİCİLİNİN TUTULMASINDAN DOĞAN SORUMLULUK

4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 1007 ]
"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 23.07.2008 gün ve 2007/594-2008/334 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 28.05.2009 gün ve 2008/12154-2009/7307 sayılı ilamı ile ;

"Dava, tapu sicilinin tutulmasından dolayı uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı Maliye Hazinesi ve davacılar tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı, kadastro tespiti sonucunda dava dışı üçüncü kişi adına tespit görüp kesinleşen ve tapuya kayıt edilen taşınmazı, tapu siciline güvenerek satın aldığını, daha sonra Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası sonunda tapusunun iptal edildiğini belirterek uğradığı zararın ödetilmesini istemiştir.

Davacı, davasını tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan Devletin özel hukuk ilkeleri uyarınca sorumluluğunu düzenleyen TMK'nın 1007. maddesine dayandırmıştır. Bu maddeye göre Hazine'nin sorumlu tutulabilmesi için zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmış olması gerekir. Oysa dava konusu zarara neden olan hatalı tespit, kadastro çalışması sırasında oluşmuş ve taşınmaz, orman niteliğinde olmasına rağmen üçüncü kişi adına tespit görmüştür.

Hazine, Devlete ait taşınmazların kadastro tespiti çalışmalarını takip etmemiş, askı ilan sonrasında gerekli itirazını yapmayarak hatalı tescilin oluşmasına ve bunun sonucunda sicile güvenerek taşınmazı satın alan davacının yanılıp zarar görmesine neden olmuştur. Şu durumda, Hazine'nin yasalar uyarınca kendisine verilen bu görevlerini yapmaması sonucu doğan zarar, ihmali nitelikteki idari eylemden doğmuş olup bu tür idari eylemlerden kaynaklanan tazminat davalarının görüleceği yer 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2/l-b maddesi gereğince idari yargı yerleridir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esas hakkında inceleme yapılmış olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili ve davalı Hazine vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, zararın ödetilmesi (tazminat) istemine ilişkin olup; dava dışı üçüncü kişi adına tescil kararına dayanılarak tescil edilen taşınmazı, izale-i şüyu davası nedeniyle mahkemece yapılan ihalede satın alan ancak, daha sonra Orman Genel Müdürlüğü tarafından orman olduğu gerekçesiyle açılan tapu iptali ve tescil davası sonunda bu yere ait tapusu iptal edilen kişi tarafından açılmıştır.

Davada önce davalı Hazine yanında izale-i şüyu nedeniyle açık artırma yoluyla yapılan satış öncesindeki eski malik mirasçılar da hasım olarak gösterilmişse de bunlar hakkındaki dava feragatle sonuçlanıp; bu yön kesinleşmiştir.

Tazminat talebine dayanak taşınmazın evveliyat kaydı 21.07.1959 gün ve 107 sıra 4268 yevmiye ile 33 umum kapı 2014 eski kapı no ile Tarla (içinde soğuk su çıkar) vasfı ile tamamı 16 hisse itibariyle iki hissesi H…

… kızı E…

… Ü…

…, yedişerden ondört hissesi S…

… evlatları S…

… ve S…

… Ş…

… adlarına senetsizden Bursa Asliye Birinci Hukuk Mahkemesinin 6.4.1959 gün 1958/1372 esas 1959/441 karar sayılı tescil kararına dayanılarak tapuya tescil edilmiştir. Tescil kararında davacılar S... Ş..., S... Ş..., E... Ü... Davalı ise Hazine'dir. İlam ekinde basit haritası da bulunmaktadır.

Tescili dayanak alan bu kaydın gittisi 13.11.1970 34 sıra, C.197 S…

… Ş…

… hissesi olmak üzere şeklindedir. 13.11.1970 tarih 34 sıra 9011 yevmiye 33 kapı no ile Salim Şeker adına iken satışından G... Ş... adına tescil edilmiş ve bu taşınmaz Bursa 1 Sulh Hukuk Mahkemesinin 1977/42 izale-i şüyu satış dosyası ile davacılar murisi İ…

… A…

… tarafından ihale ile satın alınarak (C.1, S.58, 2 sıra 21.12.1978 Y.6798 nolu makbuzla) 21.12.1978 tarih ve 2 sıra nolu kaydı ile onun adına tescil edilmiştir.

Taşınmaz 1983 yılında yapılan kadastro sonucunda da 19.07.1983 tarihinde Esentepe Mahallesi 362 pafta, 3307 ada 5 parsel numarası ile O…

… oğlu İ…

… A…

… adına içinden soğuk su çıkan tarla vasfı ile tescil edilmiştir.

26.01.1988 tarihinde 427 yevmiye ile gerçekleşen intikal ve taksim sonucunda C…

… U…

…, C…

… A…

…, A…

… B…

…, C…

… A…

…adlarına 1/4 er hisse ile kaydedilmiştir.

Daha sonra 01.05.2000 tarih ve 2924 yevmiye nolu ifraz neticesinde taşınmaz ikiye ayrılarak ; tarla vasfı ile 3307 ada 16 parsel ve 17 parsel numarası almıştır. beyanlar hanesine 01.05.2002 tarihinde 2924 yevmiye ile "Taşınmaz malın tamamı 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan sahada kalmaktadır." Beyanı konulmuştur.

Bu arada 15.03.2002 tarihinde Hazine tarafından C... U..., C…

… A…

…, A…

… B…

…, C…

… A…

… aleyhine Bursa 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/251 esas sayılı dosyasında taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer olduğu, tapu kaydının değerini yitirdiği iddiası ile tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Anılan davada, yargılamanın devamı sırasında taşınmaz üzerinde yenileme ile 07.04.2003 tarih ve 3124 yevmiye ile 3307 ada 16 parsel 5511 ada 6 parsel numarasını ve 3307 ada 17 parsel ise 5511 ada 5 parsel numarası almış; bu kez beyanlar hanesinde sadece 12.04.2004 tarih ve 3942 yevmiyeli "Korunması gereken tabiat varlığı" beyanına yer verilmiştir. Dosyada yapılan inceleme ve bilirkişi raporuna göre kesinleşmiş orman kadastro haritasının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla, çekişmeli parselin 1965 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içindeyken, 1975 yılında yapılıp kesinleşen 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde hükmüne göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı belirlenmiştir. Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen 02.07.2003 tarihli 2002/251 E. 2003/746 K.sayılı kararın Yargıtay 20.Hukuk Dairesince 15.09.2005 gün ve 2005/7842-10416 sayılı ilamla "davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin yanlış değerlendirilip davanın reddi yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesi ile bozulması üzerine taşınmaz malikleri karar düzeltme isteminde bulunmuş; Y.20 HD 23.06.2006 tarih ve 2006/6860-9160 sayılı ilamla karar düzeltme istemini reddetmekle mahkemece bozmaya uyulmuş; 08.11.2006 gün ve 2006/437 esas-2006/503 karar sayılı ilamla Hazinenin davasının kabulü ile 3307 ada 17 parselde davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına kaydına karar verilmiştir.Bu karar taraflarca temyiz edilmemekle 05.01.2007 tarihinde kesinleşmiştir.

30.11.2007 tarihinde eldeki dava tazminat istemli olmak üzere açılmıştır.

Mahkemece yapılan inceleme sonunda 26.06.2008 düzenleme 26.06.2008 havale tarihli bilirkişi raporu da alınmak suretiyle, "davacıların murisinin söz konusu taşınmazı Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1977/42 izale-i şüyu satış dosyasından 25.8.1977 tarihinde ihale yolu ile satın aldığı, dolayısıyla taşınmazın ilk maliki de olmadığı hususları nazara alındığında; davacıların mahkeme kararı ile tapuları iptal edilen ve ihale yolu ile satın aldıkları bu taşınmazın dava tarihi itibarıyla rayiç bedelini talep etme hakları bulunduğu,.." gerekçesiyle ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davacılar ve davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine karar aşağıya aynen alınan bozma ilamı ile Özel Dairece "…

…Hazine'nin yasalar uyarınca kendisine verilen bu görevlerini yapmaması sonucu doğan zarar, ihmali nitelikteki idari eylemden doğmuş olup bu tür idari eylemlerden kaynaklanan tazminat davalarının görüleceği yer 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2/l-b maddesi gereğince idari yargı yerleridir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esas hakkında inceleme yapılmış olmasının usul ve yasaya uygun düşmediği" gerekçesi ile yargı yolu noktasından bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü temyize taraf vekilleri getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargı yolu noktasında olup; davanın açıklanan özelliğine göre davaya bakma görevinin adli yargı mercilerine mi, yoksa idari yargı mercilerine mi ait olduğu noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, kadastro işlemlerinden doğan zararın, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zarar kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin irdelenmesinde yarar vardır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun "Sorumluluk " kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi;

"Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür."

hükmünü içermektedir.

Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi yada yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Bu itibarla, kadastro görevlilerinin dayanaksız yada gerçek hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemelerini ve taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmalarını da aynı kapsamda düşünmek gerekir.

Bilindiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Turgut Ve Diğerleri/Türkiye Davası(Başvuru No: 1411/03, Strazburg,8 Temmuz 2008) kararında, başvuranların tapuları iptal edilinceye ve Hazine adına tescil edilinceye kadar, taşınmazların hukuken maliki olduklarını ve mülkiyet haklarının tartışmasız delilini teşkil eden sicile güven ilkesinden yararlandıklarını, mülkiyet hakkından kamu yararı bulunması nedeniyle mahkeme kararıyla mahrum kaldıklarını, ancak, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığını kaydederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamadığı gerekçesiyle AİHS'ye Ek 1 No.'lu Protokol'ün 1.maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Benzer konudaki 2 Haziran 2009 tarihli ve 343/04 başvuru nolu Hacısalihoğlu-Türkiye kararında da yine aynı sonuca ulaşmıştır.

AİHM, 13 Ekim 2009 tarihinde de adil tatmine ilişkin kararını açıklamış; söz konusu kararda, başvuranların mülklerinden bir yargı kararıyla yoksun bırakıldıkları tespitine yer verilmiştir. AİHM, başvuranlara uygulanan yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 No.'lu Ek Protokol'ün 1.maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatmıştır. Bu çerçevede AİHM, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmemesi durumunda mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ve hiçbir tazminat ödenmemesi durumunun ise 1 No.'lu Ek Protokol'ün 1.maddesi anlamında ancak istisnai koşullarda meşruiyet kazanabileceğini ve mevcut davada mülklerinin Hazine'ye devredilmesi nedeniyle başvuranlara hiçbir tazminat ödenilmediğini ifade etmiştir.

İstikrarlı Yargıtay uygulamasında da kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı ya da evveli orman olduğu gerekçesiyle açılan tapu iptali ve tescil davaları sonunda kaydın iptali ile Hazine adına tescile karar verilmesi nedeniyle mülkiyet haklarından mahrum kalanlar tarafından Devlet aleyhine açılan davaların, adli yargı yerinde görülüp çözümlenmesi gerektiği kabul edilmektedir.

Davaya konu somut olayda, yapılan kadastro işlemine süresi içinde Hazine adına itiraz etmekle yükümlü olan görevliler üzerlerine düşen görevlerini yapmamışlardır. Tapu işlemleri kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK.'nun 1007.maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca; Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararının oluştuğu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan bu sorumluluğun da TMK'nun 1007.maddesi kapsamında olması gerektiği, davacının bu zararın tazminini Devletten isteyebileceği, bu nedenle de görülmekte olan davanın adli yargıda bakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim aynı ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 gün ve E: 2009/4-383 K: 2009/517 sayılı kararında da vurgulanmıştır.

Açıklanan nedenlerle; yerel mahkemenin davanın adli yargıda görülmesi gerektiği yönündeki direnme kararı yerindedir. Ne var ki, işin esasına yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiştir.

Dosyanın işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.

S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin adli yargının görevli olduğu yönündeki direnme kararı yerinde ise de, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 16.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu