Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU


Hukuk Genel Kurulu 2009/19-256 E., 2009/300 K.

Hukuk Genel Kurulu 2009/19-256 E., 2009/300 K.
İCRALIK MALIN SATIŞI SIRASINDA SIRA CETVELİNE İTİRAZİŞÇİ ALACAĞININ ÖNE ALINMASI

2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 106 ]
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 110 ]
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 206 ]
"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9.İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.06.2006 gün ve 2006/489-919 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15.02.2007 gün ve 2006/10182-2007/1295 sayılı ilamı ile,

(“

“...Davacı vekili dava dışı borçluya ait uçağın satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde ilk haciz müvekkiline ait dosyadan konulmuş olmasına rağmen davalılara pay ayrıldığını ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, müvekkillerinin alacaklarının işçi alacağı niteliğinde olduğunu ve sıra cetvelinde öne alınmalarının doğru olduğunu bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İcra Mahkemesi'nce davalıların 28.11.2002 tarihli hacizlerinin davacı yanca konulan hacizden sonra olduğu, ayrıca davalıların 13.11.2003 tarihinde haczi yeniledikleri; öte yandan işçi alacaklarına imtiyaz tanınması için aynı derecede hacze iştirak edilmesi gerektiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Sıra cetveline itiraz eden alacaklının (davacı), bedeli paylaşıma konu mal üzerinde haczinin satış tarihi itibariyle ayakta olup olmadığının incelenmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...”

”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, sıra cetveline itiraza ilişkindir.

Davacı S..... Havacılık Hizmetleri A.Ş.vekili, davacı şirketin 76.648,00 USD tutarındaki alacağı nedeniyle borçlu Bosphorus Avrupa Hava Yolları Tur. ve Tic. A.Ş. ne ait hava aracının sicil kaydı üzerine 28.11.2002 tarihinde haciz konulduğunu, 03.12.2002 tarihinde fiili haczin de uygulandığını; düzenlenen sıra cetvelinde belirtilen davalılara ait hacizlerin davacının haczinden hem kayden hem de fiilen daha sonra yapıldığını, esasen bu alacaklara yönelik hacizlerin süresi içerisinde satış talep edilmemesi nedeniyle İ.İ.K.nun 106-110. maddeleri gereğince düştüğünü, dosya alacaklıları tarafından 13.11.2003 tarihinde yenilendiğini, davacı alacağının birinci sırada ve birinci derecede olduğunu; sonra gelen hacizlerin İ.İ.K. nun 100. ve sonraki maddelerinde düzenlenen hacze iştirak prosedürü çerçevesinde dikkate alınmasının ve sıra cetvelinin buna göre yapılmasının gerektiğini, ancak, İcra dairesince yapılan sıra cetvelinde bu prosedüre uyulmayarak, işçilik alacaklarına ilişkin bulundukları gerekçesiyle, davalıların ve dava dışı 103 kişinin alacakları öne alınmak suretiyle davacı sırasının 108 olarak belirlendiğini ve davacıya her hangi bir ödeme yapılmamasına karar verildiğini, bu kararın hukuka aykırı olduğunu, davacı alacağı birinci sıraya alınmak suretiyle yeni bir sıra cetveli düzenlenmesi gerektiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar M...... M...., S...... A.. A......, M..... Y..... Y......., İ...... H....l Ç...... vekili, davalıların takip borçlusundan olan alacaklarının işçilik alacağı niteliğinde bulunduğunu, bu nedenle öne alınmalarının doğru olduğunu, iptal istemine konu sıra cetvelinin yasaya uygun şekilde düzenlendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme; davalıların haczinin davacı haczinden sonra gerçekleştirildiği, İ.İ.K.'nun 106 ve 110. maddeleri gereğince düşen bu haczin bilahare 13.11.2003 tarihinde yenilendiği, davalıların İ.İ.K. nun 206. maddesinde belirtilen imtiyazdan yararlanmalarının da mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, taraflarla sınırlı olarak sıra cetvelinin iptaline, yeni bir sıra cetveli düzenlenmesine karar vermiş; bu karar Özel Dairece metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuş; Yerel Mahkeme önceki kararında direnmiştir.

Direnme kararının davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine, dosya, Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.2008 gün ve 2008/19-581-584 sayılı kararıyla; İstanbul 3.İcra Müdürlüğünün 2002/18570 esas sayılı takip dosyası içerisinde bulunması gereken sıra cetvelinin tam metni ile, Şişli 4. İcra Müdürlüğünün 2002/17458 esas, Şişli 6.icra müdürlüğünün 2002/16006 esas sayılı takip dosyalarının ve Bakırköy 8. İcra Müdürlüğünün 2004/803 Talimat ve 2002/4173 Talimat sayılı dosyalarının eklenerek gönderilmesi için mahalline geri çevrilmiştir.

Yerel Mahkeme bu geri çevirme kararı üzerine, geri çevirme kararında sözü edilen dosyaların ve sıra cetvelinin gönderilmesi istemiyle ilgili icra müdürlüklerine 21.10.2008 tarihli yazıları yazmış; ayrıca, davalılar vekiline aynen “

“Eki: 8.10.2008 tarihli Yargıtay ilamı. Dosyamız Yargıtay’dan ikmali muamele dönmüş olup, tebliğden itibaren 7 (Yedi) gün içinde gelerek ekli olarak gönderilen Yargıtay ilamındaki noksanlıkları ikmal ettirerek dosyanın Yargıtay’a sevkinin sağlanması, aksi halde HUMK.nun 434. maddesine göre temyiz talebinden vazgeçmiş sayılacağınız tebliğ ve ihtar olunur.”

” şeklindeki meşruhatı içeren bir davetiye göndermiş, bu davetiyenin davalılar vekiline 04.11.2008 tarihinde tebliğ edilmesinden sonra, evrak üzerinden yaptığı inceleme sonucunda, 23.12.2008 tarih ve 2007/661-937 sayılı Ek Kararla, “

“…Davetiyenin 04.11.2008 tarihinde tebliğine rağmen davalı vekili tarafından takiple dosyaların getirtilmesi için gerekli işlemlerin yapılmadığı, noksanlıkların tamamlanmadığı ve gerekli gider verilerek dosyanın Yargıtay’a sevkinin sağlanmadığı anlaşılmakla…

…” şeklindeki gerekçeyle, HUMK.nun 434. maddesi uyarınca davalı vekilinin temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar vermiştir. Bu karar davalı vekiline 31.12.2008 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Davalı vekili, 09.01.2009 tarihli dilekçesiyle, tebliğ edilen muhtıranın içerik açısından usulüne ve yasaya uygun bulunmadığı, mevcut uygulamaya da aykırı olduğu gerekçesiyle, temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmaya ilişkin hükmü temyiz etmiş; iş bu kararın kaldırılması suretiyle, önceki temyiz dilekçesinde belirtilen nedenlerle direnme kararının bozulmasını istemiştir.

Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmede, işin esasına geçilmeden önce, Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen 23.12.2008 tarih ve 2007/661-937 sayılı ek kararının kaldırılmasının gerekip, gerekmediği hususu ön sorun olarak incelenmiştir.

Yerel Mahkemenin, ön sorunun konusunu oluşturan, davalılar vekilinin temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmasına ilişkin 23.12.2008 tarih ve 2007/661-937 sayılı ek kararının dayandırıldığı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi, aynen “

“Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Bunların eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme kararının temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir. Bu kararın da temyiz edilmesi halinde 432 inci maddenin son fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.”

” Hükmünü taşımaktadır. Bu hükümde 432. maddenin son fıkrasına yapılan atıf karşısında, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına dair hükmün temyiz süresi, tebliğden itibaren yedi gündür.

Yukarıda açıklandığı üzere, söz konusu karar davalı vekiline 31.12.2008 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı vekilinin bu karara yönelik temyiz dilekçesi ise, yedi günlük temyiz süresi geçtikten sonra 09.01.2009 tarihinde verilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi, “

“Temyiz dilekçesi verilirken…

…” söz diziniyle başlamasından da açıkça anlaşılacağı üzere, bir mahkeme kararının temyizine ilişkin dilekçenin ilgili mahkemeye sunulduğu aşamayla ilgili bir yükümlülüğü (harç ve giderlerin tamamını ödeme yükümlülüğünü) öngörmekte, bunun yerine getirilmemesi halinde o mahkemece yapılması gereken işlemlerin neler olduğunu ve sonuçta hangi kararın verileceğini düzenlemektedir. Kısaca, bu hüküm, mahkeme kararının temyiz edilmesi aşamasına ilişkin ve onunla sınırlı bir düzenlemeyi içermektedir ve gerekli yükümlülükler yerine getirilmek suretiyle bir hükmün temyizinden sonra, dosyanın Yargıtay tarafından eksiklikler nedeniyle geri çevrildiği aşamalarda uygulama yeri yoktur.

Somut olayda; Yerel Mahkemenin 04.10.2007 tarihli direnme kararını temyiz eden davalılar vekili, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesinde öngörülen yükümlülükleri yerine getirip, gerekli harç ve giderlerin tamamını ödemiş ve bu yönlerden herhangi bir eksiklik bulunmadığı için, dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Yerel Mahkemece Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nun dosyayı Yerel Mahkemeye geri çevirmesinin nedeni de harç eksikliği değil; temyiz incelemesinin yapılabilmesi için gerekli görülen bazı dosyaların ve evrakın dava dosyası içerisinde bulunmamasıdır. Açıklanan bu duruma göre, somut olayda, temyiz süreci davalı tarafça yasal yükümlülüklerin tamamı yerine getirilmek suretiyle usulüne uygun şekilde başlatılmıştır. Geri çevirme nedeni oluşturan eksiklikler, hükmü temyiz eden davalı tarafın değil, Yerel Mahkemenin görev ve sorumluluk alanı içerisindedir.

Yerel Mahkemenin geri çevirme kararı üzerine yapması gereken işlem, dosyanın Yargıtay’a gönderildiği aşamada dava dosyasının içerisinde bulunması gerekirken, kendisinin ihmali nedeniyle bulunmayan dosyaların ve evrakın, ilgili icra müdürlüklerinden yazıyla istenilmesidir. Bu işlemleri yapma görevi bütünüyle Yerel Mahkemeye aittir. Mahkemelerin, kendilerine ait görevlerle ilgili olarak taraflara yükümlülük ve sorumluluk yüklemelerine usulen olanak yoktur.

Nitekim, Yerel Mahkemenin geri çevirme kararından sonraki aşamada, eksik dosyaların ve sıra cetvelinin tamamlanması amacıyla ilgili icra müdürlüklerine (tarihleri sonradan el yazısıyla 09.01.2009 olarak düzeltilen), tümü 21.10.2008 tarihini taşıyan yazıları yazdığı anlaşılmaktadır. Bu yazıların gönderilmesi için gerekli masrafların o aşamada dosya içerisinde bulunmadığı yönünde herhangi bir tespit ve değerlendirme de yoktur.

Yerel Mahkemenin önceden yatırılmış masrafları kullanarak, geri çevirme kararında belirtilen eksiklikleri tamamlaması mümkün olduğu, üstelik bunu yerine getirmek bütünüyle kendisinin görev ve yükümlülüğü altında bulunduğu ve esasen bu doğrultuda gerekli yazıları da yazmış olduğu halde; direnme kararını temyiz eden davalı vekiline aynı konularda görev ve sorumluluk yükleyen bir muhtırayı tebliğ etmesi, yasaya aykırıdır. Öte yandan, anılan muhtırada yerine getirilmesi istenilen görevler ve özellikle ödenecek giderler konusunda tam bir açıklık da bulunmamaktadır.

Yukarıda belirtildiği üzere; temyiz eden tarafça gerekli harç ve masraflar ödenmek suretiyle usulüne uygun şekilde başlatılmış bir temyiz sürecinde, dava dosyasındaki eksiklikler nedeniyle dosyanın Yargıtay’ca geri çevrilmesinden sonra; hükmün temyizi sırasındaki yükümlülüklere ilişkin ve onunla sınırlı bir düzenlemeyi içeren ve dolayısıyla geri çevirme kararından sonraki aşamada uygulama yeri bulunmayan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi çerçevesinde davalı vekiline muhtıra gönderilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Böylesi bir muhtıranın gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesine dayalı olarak, direnme kararının temyiz edilmemiş sayılması yönünde oluşturulan ek karar yok hükmünde bulunduğundan; yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olup, olmadığına bakılmaksızın kaldırılması gerekeceği hususu üçte ikiyi geçen bir nisapla oyçokluğuyla kararlaştırılıp, ön sorun bu şekilde aşıldıktan sonra, işin esası incelenmiştir.

Esasa yönelik olarak yapılan temyiz incelemesinde:

Eldeki davanın davacısı S..... Havacılık Hizmetleri A.Ş. vekili tarafından dava dışı B....... Avrupa Hava Yolları Tur.ve Tic.A.Ş. aleyhine 17.10.2002 tarihli takip talebiyle başlatılan ve İstanbul 3.İcra Müdürlüğünün 2002/18570 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen ilamsız icra takibi sırasında, 22.11.2002 tarihinde borçlu adına kayıtlı üç adet hava aracının kayıtlarına haciz konulmasına karar verildiği, bu konuda aynı gün Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne yazı yazıldığı, 28.11.2002 tarihinde haciz şerhinin işlendiği, Bakırköy 8.İcra Müdürlüğü'nün 2002/4173 Talimat sayılı dosyası ile 03.12.2002 günü borçluya ait uçaklar üzerine fiili haciz uygulandığı; İcra Müdürlüğünün 09.01.2003 günü uçakların kıymet takdirlerinin yapılmasına, bu konuda talimat yazılmasına karar verdiği, talimat doğrultusunda kıymet takdir raporunun alındığı, alacaklı vekilinin talebiyle 03.11.2003 tarihinde mahcuzların satılarak paraya çevrilmesine, ilgili icra müdürlüğüne talimat yazılmasına karar verildiği, bu doğrultuda talimatın yazıldığı; eldeki davanın davacısı olan alacaklı vekili ile dava dışı borçlu vekillinin 25.03.2004 tarihinde takip dosyasına birlikte müracaat ettikleri, borçlu vekilinin borcu 30.06.2004 tarihinde ödeyeceğine dair taahhütte bulunduğu, bu taahhüdün alacaklı vekilince kabul edildiği, alacaklı vekilinin talebiyle icra müdürlüğünün aynı gün satışın düşürülmesine karar verdiği, alacaklı vekilinin 07.07.2004 günü, mahcuz malların satılarak paraya çevrilmesi için talimat icra müdürlüğüne satış avansı gönderilmesini talep ettiği, İcra Müdürlüğünün aynı gün, borçlunun taahhüdünü ihlal etmesi nedeniyle eski karar dairesinde mahcuzun satılmasına karar verdiği; 03.08.2005 günü, alacaklı üçüncü kişilerin (davalıların) vekili sıfatıyla Av. F.... Y......’ın, son işlem tarihinden itibaren bir yıl geçtiğini bildirerek, durumu açıklayan bir yazının kendisine verilmesini istediği, bilahare, hacizli uçakların Bakırköy 8. İcra Müdürlüğünün 2004/803 talimat sayılı dosyasından 25.08.2004 tarihinde satıldığı, dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

İcra ve İflas Kanunu’nun 106. maddesine göre, haczolunan taşınır malların satışının hacizden itibaren bir yıllık süre içerisinde istenilmesi gerekir. Aynı Kanunun 110. maddesi uyarınca da, bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya talep geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar.

Yukarıda açıklanan olgular çerçevesinde, somut olayda, satışın gerçekleştiği 25.08.2004 tarihinden önce, davacı tarafın satışa konu taşınır mallar üzerindeki haczi kalkmış olduğundan, eldeki dava (sıra cetveline itiraz) mesmu (dinlenilebilir) nitelikte değildir.

Yerel Mahkemece davanın bu gerekçeyle reddi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 01.07.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu