Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU


Hukuk Genel Kurulu 2007/11-189 E., 2007/193 K.

Hukuk Genel Kurulu 2007/11-189 E., 2007/193 K.
FOB SATIŞGÖREVLİ MAHKEMETİCARİ DAVALAR VE DELİLLERİ

1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 429 ]
6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 1138 ]
6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 4 ]
"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın aktif husumet ehliyeti bulunmadığından reddine dair verilen 04.11.2004 gün ve 2003/770-2004/807 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.06.2006 gün ve 2005/4289-2006/6848 sayılı ilamı ile;

(...Davacı vekili, müvekkilinin ihraç ettiği dondurulmuş karidesin İspanya'ya taşınması için D........ Nak. A.Ş. ile taşıyıcının acentesi sıfatı ile anlaşıldığını, müvekkili şirketin diğer davalıya bu yük için nakliye sigortası yaptırdığını, soğutucunun taşıma sırasında hasar görmesi üzerine konteyner ısısının uzun süre yükselerek malların bozulmasına neden olduğunu, davalı taşıyıcı ile nakliyat sigortacısının hasar bedelini müvekkiline ödemediğini ileri sürerek, 99.240,17 Euro'nun 27.08.2003 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı İsviçre Sigorta A.Ş. vekili, dava konusu emtianın sevkiyatına ilişkin nakliyat sigorta poliçesinde bozulma rizikosuna karşı teminat verilmemiş olup, bozulmanın teminat harici olduğunu, istenen tazminatın fahiş olduğunu, olay tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Diğer davalı vekili, satış ister CİF isterse FOB olsun, satılan malların nefi ve hasarın geminin küpeştesini aştığı andan itibaren alıcıya ait olacağını, satıcı olan davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, davacının iddiasının aksine soğutuculu konteynere taşıyanın hasar vermediğini ve taşıyanın kusuru bulunmadığını, yükte bir bozulma ve hasarın söz konusu olmadığını, istenen tazminatın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı ile dava dışı İspanyol şirket arasında akdedilen satış sözleşmesinde FOB teslim şeklinin kararlaştırıldığı, TTK'nun 1138. maddesine göre FOB satışlarda malların geminin küpeştesini aştığı andan itibaren mallara ilişkin nef i ve hasarın alıcıya geçeceği, dava konusu taşıma sırasında meydana gelen hasarlardan dolayı taşıyanı dava etme hakkının dava dışı alıcı firmaya ait olduğu, FOB satış nedeni ile taşınan malların nef i ve hasarın davacı şirketten dava dışı alıcıya intikal etmiş olmasının sonucu olarak, dava konusu mallara ilişkin sigorta menfaatinin de davacı şirketten dava dışı alıcıya intikal ettiği, davacı şirketin sigorta sözleşmesini dava dışı alıcı hesabına yaptığı, davalı sigorta şirketi yönünden de davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı, yargılama sırasında dava dışı alıcının alacağını davacıya temlik ettiğine dair belge sunulmuş ise de; temlikname ekinde döviz transfer bordosu yada benzeri belge sunulmadığı, temliknamenin, temliknamedeki tarafların kendi iç ilişkileri ile davayı kazanmaya yönelik bir çaba olduğu gerekçesiyle, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

1-Dava, davalı sigorta şirketine nakliyat sigorta poliçesiyle sigortalı emtianın diğer davalı tarafından İspanya'ya taşınması sırasında meydana gelen zararın tazmini istemine ilişkindir.

28.04.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5136 Sayılı Kanun ile 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4. maddesine eklenen fıkra uyarınca "iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığı'nca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir." Değinilen Yasal düzenleme sonrasında, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 24.03.2005 tarih ve 188 Sayılı kararı ile Denizcilik İhtisas Mahkemesi bulunmayan yerlerdeki uyuşmazlıklara bakmak, birden fazla ticaret mahkemesinin bulunması halinde (1) numaralı ticaret mahkemesinin görevine verilmiştir.

Mahkemelerin görevi, temyiz dahil, yargılamanın her aşamasında dikkate alınacağından, mahkemece görevsizlik kararı verilerek, dosyanın görevli İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi'ne gönderilmesi gerektiğinden, kararın bozulması gerekmiştir.

2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

5136 sayılı Kanun ile 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine; "İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir." hükmü son fıkra olarak eklenmiş, bu yasa değişikliği 28.04.2004 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 20.07.2004 gün ve 370 sayılı Kararı ile İstanbul'da Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurularak faaliyete geçirilmiş, Yüksek Kurul'un 24.03.2005 gün ve 188 sayılı kararında ise, Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurulmayan, birden fazla ticaret mahkemesi bulunan yerlerde, anılan davalara 1 numaralı ticaret mahkemesince bakılması kabul edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142. maddesine göre; mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Anayasanın "kanuni hakim güvencesi" başlığını taşıyan 37. maddesi, "Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz" hükmünü öngörmektedir. Uygulamada ve bilimsel çevrelerde kanuni hakim güvencesi; uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin, o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması şeklinde tanımlanmıştır. 1982 Anayasasını kabul eden Danışma Meclisinin Anayasa Komisyonunun gerekçesinde, "bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir" denilmektedir. Dikkat edilecek olursa Anayasadaki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş, uyuşmazlığın doğduğu tarihte, bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda, yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde, davanın mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması gereği Anayasa buyruğudur.

6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1. maddesi; bu Kanunu, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir cüzü (parçası) olarak kabul etmiştir. 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesinde de ise, "Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır" denilmekte, aynı yasanın 3. maddesiyle de yasa ile öngörülen farklı düzenlemeler ayrık tutulmaktadır.

O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı takdirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.

Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. Bu noktada 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; "Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir." hükmünü içermektedir. Anılan yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Hâlbuki Denizcilik İhtisas Mahkemelerinin kurulmasını öngören 5136 sayılı Yasada, görülmekte olan davaların Denizcilik İhtisas Mahkemesine devri ya da görevsizlikle gönderilmesi yönünde bir düzenleme mevcut değildir.

Somut olayda dava, 19.12.2003 tarihinde İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış; hükmün verildiği 4.11.2004 tarihinden sonra, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 24.03.2005 gün ve 188 sayılı kararı ile Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurulmayan, birden fazla ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 1 numaralı ticaret mahkemesi görevlendirilmiştir.

Belirtilen bu maddi ve yasal olgular çerçevesinde, Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurulmayan yerlerde anılan davalara bakmakla görevlendirilen 1 numaralı ticaret mahkemesinin, görevlendirilme tarihinden önce açılmış bulunan davalara bakması ve aynı yerde bulunan diğer Asliye Ticaret Mahkemelerinde açılmış davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya, görevsizlik ya da gönderme kararıyla 1 numaralı ticaret mahkemesine gönderilmesi yasal olarak olanaklı değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, Yüksek Kurulun anılan kararından önce belirtilen yöndeki uyuşmazlıklara dayalı davaları görme konusunda kanunen görevli bulunan İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından görevlendirilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakması olanaklı bulunmamaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.4.2006 gün ve 2006/11-58 Esas, 228 Karar, 22.11.2006 gün ve 2006/11-720 Esas, 745 sayılı Kararlarında da bu ilkelere dikkat çekilmiştir.

Belirtilen maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, temyize konu davanın İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin Yerel Mahkemece verilen direnme kararı isabetlidir.

Ne var ki, esasa ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı isabetli bulunduğundan, davacı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 04.04.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu