Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY CEZA GENEL KURULU


Ceza Genel Kurulu 2009/9-77 E., 2009/111 K.

Ceza Genel Kurulu 2009/9-77 E., 2009/111 K.
TAKSİRLE ÖLDÜRME

5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 85 ]
"İçtihat Metni"

Taksirle ölüme neden olmak suçundan, sanık F...’in 5237 sayılı TCY’nın 85/1 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin A... 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.09.2006 gün ve 260-335 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesince 29.01.2007 gün ve 9122-419 sayı ile;

“…İki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, meydana gelen zararın ağırlığı ve failin taksire dayalı kusurunun yoğunluğu nazara alınmak suretiyle, adalet, hakkaniyet ve nasafet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında en üst sınırdan ceza tayin edilmesi…

…” isabetsizliğinden bozulmuştur.

A... 3. Asliye Ceza Mahkemesince 24.04.2007 gün ve 294-292 sayı ile; önceki gerekçe aynen tekrar edildikten sonra, “

“sanığın 5237 sayılı Yasanın 85/1 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının tedbire çevrilmesine veya ertelenmesine yer olmadığına, mahsuba, tahliyeye ve yargılama giderine”

” hükmedilmek suretiyle direnilmiştir.

Bu hükmün de, sanık müdafii tarafından eksik soruşturmaya ve alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayininin yersizliğine yönelik olarak temyiz edilmesi üzerine dosyanın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.07.2008 gün ve 117089 sayılı “

“onama”

” istekli tebliğnamesi ile gönderilmesi nedeniyle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca 14.10.2008 gün ve 196-221 sayı ile, “

“Ölene ait nüfus aile tablosunun dosyaya eklenmesi ve direnme hükmünün katılanlar S... G... ile E... G.... vekiline tebliğ edilerek, temyiz edip etmeyeceğinin belirlenmesi suretiyle anılan eksikliklerin giderilmesi gerektiğine”

” karar verilmiştir.

Eksikliklerin giderilmesinden sonra, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 24.02.2009 gün ve 2717-2223 sayılı gönderme kararı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında üst sınırdan ceza tayin edilmesinin isabetli olup olmadığına ilişkin ise de, sanığın bulunduğu oturumda hükümden önceki son sözün sanık müdafiine verilmiş olmasının usule aykırılık oluşturup oluşturmayacağı hususunun öncelikle ele alınması gerekmiştir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Bozmadan sonra yapılan yargılamada, direnme kararının verildiği 24.04.2007 günlü oturumda, sırasıyla Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine bozma kararına karşı diyecekleri sorulduktan sonra, hazır bulunan sanığa son söz verilmeden duruşmanın bitirildiği anlaşılmaktadır.

Yargılamanın son söz sanığa verilmeden bitirilmesi yasaya aykırıdır. Şöyle ki, Ceza Genel Kurulu’nun 06.07.2004 gün ve 138-159; 25.04.2006 gün ve 3-124; 04.12.2007 gün ve 246-261 ve 29.01.2008 gün ve 193-7 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere;

1412 sayılı CYUY’nın 251. maddesine paralel düzenlemeler içeren 5271 sayılı CYY’nın 216. maddesinin son fıkrasında, “

“Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir”

” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu takdirde duruşma mutlaka son söz sanığa verilerek bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup, uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.

Bununla birlikte, yürürlükten kaldırılmış bulunan 1402 sayılı CYUY’nın 251. maddesinin son fıkrasındaki; “

“Sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur”

” şeklindeki düzenlemenin yeni usul yasasında yer almamasının nedeni, aynı yöntemin yeni yasada kabul edilmemesi değil, 216. maddenin son fıkrasındaki “

“Hükümden önce son söz hazır bulunan sanığa verilir.”

” ibaresinin bu anlamı da kapsamasıdır.

İlk defa hüküm kurulurken “

“son sözün sanığa verilmesi”

” kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Bu nedenle, “

“en son söz”

”ün sanığa verilmemesi CYY’nın 216. maddesine aykırıdır. Bu hükmün, kovuşturmanın sona erdirilmesi ve hükmün tesis ve tefhimine geçilmesi öncesinde, son konuşan tarafın hazır bulunan sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gerekmektedir.

Bu itibarla direnme hükmünün öncelikle saptanan usuli yanılgı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- A... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.04.2007 gün ve 294-292 sayılı direnme hükmünün, sair yönleri incelenmeksizin, öncelikle saptanan usuli yanılgı nedeniyle BOZULMASINA,

2- Dosyanın A.... 3. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.04.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu