Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY CEZA GENEL KURULU


Ceza Genel Kurulu 2009/7-133 E., 2009/204 K.

Ceza Genel Kurulu 2009/7-133 E., 2009/204 K.
FİKİR VE SANAT HAKLARI İHLALİKORSAN YAYIN
"İçtihat Metni"

Ardahan C.Başsavcılığınca 09.11.2005 günlü iddianame ile şüpheli Cihan Çoban’ın, Cemre Müzik adlı işyerinde satışa sunduğu 290 adet CD’nin bandrolsüz olduğu iddiasıyla 5846 sayılı Yasanın 81/9-1-a, 79, 5237 sayılı Yasanın 53 ve 54/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan davasında, Ardahan Asliye Ceza Mahkemesince 05.07.2006 gün ve 446-203 sayı ile sanığın eyleminin 3257 sayılı Yasanın 9. maddesi yollamasıyla 12. maddesindeki suçu oluşturduğu, bu suçun da idari yaptırım gerektirdiğinden bahisle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Ardahan Valiliğine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bu karara karşı Ardahan Valiliği tarafından yapılan 21.09.2006 tarihli temyiz istemi aynı Mahkemece 22.09.2006 tarihli ek karar ile davada sıfatı bulunmadığı ve temyize yetkisi bulunmadığından bahisle 1412 sayılı CYUY’nın 315. maddesi uyarınca reddedilmiş, Ardahan Valiliğine tebliğ edilen bu karar da süresi içerisinde temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.

Adalet Bakanlığınca 21.12.2006 gün ve 61045 sayı ile; suçun işlendiği tarih dikkate alındığında sanığın eyleminin 5846 sayılı Yasanın 81. maddesi ile cezai müeyyide altına alındığı ve dosyaya bakma görevinin adliye mahkemelerine ait bulunduğu gözetilmeden görevsizlik kararı verildiğinden bahisle yasa yarına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 22.04.2009 gün ve 1720-5018 sayı ile;

“Yargıtay CGK’nın 07.11.2006 gün ve 2006/6-213 Esas, 2006/229 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere Anayasa’nın 40/2, 5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca karar ve hükümlerde, başvurulabilecek yasayolu, süresi, mercii ve başvuru şekli tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. Bunlardan birisinin veya birkaçının gösterilmemiş olması veya yanlış gösterilmesi durumunda yapılan tebliğ veya tefhim geçersiz hale gelecektir.

Yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararları temyize tabi olup bozma konusu kararda yasayolunun yanlış gösterildiği bu suretle hükmün kesinleşmediği anlaşıldığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin reddine”

” karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 04.06.2009 gün ve 2099 sayı ve özetle;

“Temyiz ve itiraz süreleri arasında 1412 sayılı Yasanın 310. maddesinin 3. fıkrasındaki hal dışında fark bulunmaması birlikte düşünüldüğünde; süresinde fakat yanlış yasayoluna ve mercie başvuru halinde, yapılan başvuru doğru yasayoluna ve mercie yapılmış başvuru gibi işlem göreceği ve yasal düzenlemeye uyularak incelemeye yetkili mercie yönlendirileceği için, süreden sonra yapılacak başvurunun da salt karardaki yanlış adlandırma nedeniyle kabul edilmemesi gerekmektedir.

Bu nedenlerle, sadece yasayolu ve merciinin yanlış gösterilmiş olması ‘

‘yasayolu süresinin’ işlemeye başlamasını engellemez. Kararlarda ‘

‘temyiz’ yasayolu yanlış olarak ‘

‘itiraz’ biçiminde gösterilmiş olsa dahi temyiz süreleri işler ve süreden sonra yapılan temyiz başvurusu kabul edilemez.

Somut olayda; yasayolunun ‘

‘temyiz’ yerine ‘

‘itiraz’ olarak gösterilmesi dışında, yasayolu süresi ve yasayoluna kimlerin ne şekilde başvurabilecekleri ayrıntılı ve doğru olarak gösterilmiş, karar sanığa tebliğ edilmiş, ancak herhangi bir yasyoluna başvuran olmamıştır. Bu nedenle, yapılan uygulama yasaya uygun olup, temyiz yasayolu süresi geçirildiği için hükmün kesinleştiği kabul edilmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.12.2006 tarihli ve 2006/1-278-291 sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Bu itibarla, Özel Dairece hükmün kesinleşmiş olması nedeniyle kanun yararına bozma istemi konusunda inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, hükmün kesinleşmediği gerekçesiyle kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır”

” görüşüyle itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın yasa yararına bozma istemi incelenmek suretiyle bir karar verilmesi için Özel Daireye gönderilmesini talep etmiştir.

Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, temyiz yasayoluna tabi olan kararın, Yerel Mahkeme kararında yasayolunun “

“itiraz”

” olarak gösterilmesi halinde, bu kararın ilgiliye tefhimi ile temyiz süresinin başlayıp başlamayacağı, dolayısıyla hükmün kesinleşip kesinleşmediği ve yasa yararına bozma yoluyla incelenip incelenemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden; Yerel Mahkeme kararındaki yasayolu bildiriminin, “

“…sanığın yüzüne karşı, C. Savcısının huzuru ile mütalaaya ve 5271 s. CMY’nın 33. maddesine uygun olarak, huzurda bulunan sanığa bu kararın tefhiminden itibaren 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere yazmana beyanda bulunmak suretiyle itiraz yasa yoluna başvurulabileceği açıkça okunup usulen anlatıldı”

” şeklinde olduğu görülmektedir.

İlkeleri, Ceza Genel Kurulunun 30.01.2007 gün ve 9-18 sayılı kararında açıklandığı üzere;

Gerek yüze karşı, gerekse gıyapta verilen kararlarda yasayolunun süresinin, merciin ve şeklinin doğru olarak belirtilmesi ve bu hususların karara yazılması zorunludur.

Yasayolunun yanlış gösterilmiş olması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “

“Adil Yargılanma Hakkını”

” düzenleyen 6. maddesi ile bu hakkın kapsamına yeni bir yorum getiren, Sözleşmeye Ek 7 Nolu Protokolün 2. maddesine, 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 40/2. maddesine ve 5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ile 232/6. maddelerine açıkça aykırılık oluşturduğundan, belirtilen durumun 5271 sayılı Yasanın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni sayılması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.

Yerel Mahkeme kararında, yasayoluna başvuru süresinin gösterilmesi nedeniyle, sanığın bu sürede başvurması halinde CYY’nın 264/2. maddesi uyarınca merciide yanılgı nedeniyle başvurusunun incelenebileceği ileri sürülebilir ise de, anılan madde ancak yasayoluna başvuru halinde ugulanabilecek bir maddedir. İlgililerin yasayoluna başvurmadıkları durumda bu maddenin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda, 5271 sayılı CYY’nın 40. maddesindeki açık düzenleme uyarınca, yasayolunun yanlış bildirilmesinin, hiç bildirilmemesi ile eş değerde olduğu nazara alınarak bu durumun eski hale getirme nedenini oluşturduğu kabul edilmeli bu yola başvurabilmelerinin sağlanması açısından eksikliği gidermeye yeterli meşruhatlı duyuru ile taraflar bilgilendirilmelidir.

Olağanüstü yasayollarından birisi olan, “

“yasa yararına bozmaya”

” başvurulabilmenin ilk koşulu, “

“kesinleşmiş bir kararın veya hükmün bulunması”

”dır. Olağan yasayoluna başvuru olanağının varlığını sürdürmesi nedeniyle henüz kesinleşmediği anlaşılan karara karşı yasa yararına bozma yasayoluna başvurulamaz.

Bu itibarla, kararın yasayolu bildirimini de içeren meşruhatla birlikte sanığa tebliği ile bunun üzerine, sanık tarafından olağan yasayoluna başvurulması olanaklı bulunduğundan, Özel Dairece, yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi isabetli olup, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi Orhan Koçak; “

“Uyuşmazlık konusu, aslında temyiz yasa yolunun, Yerel Mahkemece kararda “

“itiraz”

” olarak gösterilmesi halinde bu kararın ilgiliye tefhimi ile temyiz süresinin başlamayacağı, dolayısıyla ilgiliye yeniden hükmün temyizi kabil olduğuna dair meşruhatlı tebligat yapılmasının gerek olup olmadığına ilişkindir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yeniden tebligata gerek olmadığı düşüncesiyle hükmün açıklanan nedenlerle kesinleşmediğine dair Yargıtay 7. Ceza Dairesinin kararına itiraz etmiştir.

CMK 264. madde, “

“Kanun yolunun belirlenmesinde yanılma”

” başlığı altında, “

“(1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.

(2) Bu halde başvurunun yapıldığı mercii, başvuruyu derhal görevli ve yetkili olan mercie gönderir”

” şeklinde düzenlenmiş olup, maddede belirtildiği üzere, yasa yolunun temyiz yerine itiraz ya da itiraz yerine temyiz olarak gösterilmesi ilgililerin aleyhine bir sonuç doğurmaz. Zira, temyiz yerine, itiraz da dense ilgili merci bu dilekçeyi temyiz inceleme mercii olan Yargıtay’a gönderecektir.

Aksi görüşün kabulü halinde her zaman hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet verecektir. Örnek vermek icap ederse, sanığın temyizi üzerine gelen bir dosyada, “

“aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi sayılmamıştır”

” şeklindeki tenkitli onama halinde, müdahil taraf kanun yolu yanlış gösterildi, şekil gösterilmedi, tazminat hakkı olup olmadığı kararda belirtilmedi gibi nedenlerle hakkında temyiz süresinin başlamadığını ileri sürerek kararı temyiz edecektir. Burada önemli olan kıstas, sanığın yanıltma sonucu zarara uğrayıp uğramadığıdır. 7 günlük temyiz süresi 10 gün gösterilmiş, sanık da 9. gün hükmü temyiz etmiş, burada ilgililer sürenin doğru gösterilmemesi nedeniyle zarara uğrayacağından 9. gün yapılan temyiz elbette ki geçerli sayılacaktır.

CGK.05.12.2006 gün ve 278/291, 30.01.2007 gün ve 2007/3-9/18, 17.03.2009 gün ve 2009/65 karar sayılı ilamlarında da kanun yolunun yanlış gösterilmesi, şeklin hiç gösterilmemesi halinde yeniden ilgililere meşruhatlı tebligat yapılmasına gerek görmemiştir.

İzah edilen nedenlerle itirazın kabulü gerektiğinden çoğunluk kararına katılmıyorum”

” görüşüyle,

Diğer Kurul Üyeleri de, haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerekir görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.07.2009 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 14.07.2009 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu