Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY CEZA GENEL KURULU

Ceza Genel Kurulu         2008/2-283 E.  ,  2009/114 K.ELEKTİRİK HIRSIZLIĞI,ETKİN PİŞMANLIK,TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 51TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 142TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 168CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 231CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 309
"İçtihat Metni"Sanık M...Ö...’ın elektrik hırsızlığı suçundan 5237 sayılı TCY’nın 142/1-f ve 168. maddeleri uyarınca 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezanın TCY’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine, 5271 sayılı CYY’nın 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin, B...1. Asliye Ceza Mahkemesince itirazı kabil olmak üzere verilen 13.03.2008 gün ve 577-351 sayılı karar itiraz edilmediğinden kesinleştirilmiştir. Adalet Bakanlığınca ““5271 sayılı Kanunun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinde aynı maddenin 7. fıkrasına göre hapis cezasının ertelenmesine karar verilemeyeceği...”” gerekçesiyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesince 07.11.2008 gün ve 30433-18700 sayı ile; “...Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden B...1. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 13.03.2008 gün ve 577-351 sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca bozulmasına, hükümden ‘‘TCK’nun 51. maddesi gereğince hapis cezasının ertelenmesine ve sanığın 2 yıl süre ile denetime tabi tutulmasına’ ilişkin ibarenin çıkarılmasına, hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılmasına”” karar verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise 24.12.2008 gün 207086 sayı ile; “…Kanun yararına bozma yasa yolunun amacı, ülke sathında uygulama birliğine ulaşılması, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesinin sağlanmasıdır. Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenine göre ayrım yapılarak 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. CMK’nun 309. maddesinde kanun yararına bozmanın, davanın esasını çözümleyen kararlar açısından sanık aleyhine sonuç doğurmayacağı temel ilke olarak benimsenmiştir. (309/4-b-c-d). CMK’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince; bozma nedeni hükümlünün cezasının kaldırılmasını ya da daha hafif bir ceza verilmesini gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına ya da daha hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Yani bu durumun sözkonusu olduğu hallerde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi zorunludur. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.09.2007 gün ve 2007/6-186-178 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Dolayısıyla somut olayda, bozma nedenine göre hükmün aleyhe sonuç doğurmayacak biçimde bozulmasına karar verilmeli, hükümdeki erteleme ile ilgili kısmın çıkarılmaması gerekmektedir. Aksi takdirde, sanığın kasıtlı bir suçu işlemesi durumunda Yerel Mahkemece Özel Daire tarafından düzeltilen hüküm açıklanacak; bozulmasına karar verilen önceki hükümde cezası ertelenen sanığın cezası bu sefer ertelenmeyerek, sanık aleyhine bir sonuç ortaya çıkacaktır. CMK’nun 231/11. fıkrasına göre, söz konusu cezanın ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi de olanaklı olamayacaktır. Açıklamalar ışığında; özel Dairenin kanun yararına bozma isteminde ileri sürülen nedenden dolayı Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verdikten sonra, Yerel Mahkemenin kararından erteleme ile ilgili kısmın çıkartılmasının yasaya aykırı olduğu kanaatine ulaşılmıştır”” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararından hapis cezasının ertelenmesine ve sanığın denetime tabi tutulmasına ilişkin ibarenin çıkartılıp, yerine yerel mahkeme hükmünün aleyhe sonuç doğurmamak suretiyle bozulması cümlesinin eklenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi isteminde bulunmuştur. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; ertelemeye ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına birlikte karar verilen bir hükme karşı yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulduğunda, kesinleşen bu hükümdeki ertelemeye ilişkin kısmın çıkartılmasının olanaklı olup olmadığına ilişkindir. Uyuşmazlık konusu değerlendirilmeden önce, hükmün kesinleşip kesinleşmediği hususu Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınarak değerlendirilmiştir. İncelenen dosya içeriğine göre; Sanığın yüzüne karşı ve katılan vekilinin yokluğunda verilen kararda, yasa yolu bildirimi; ““Yukarıda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yolu açıktır. Başvuru süresi hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün, başvurulacak mercii B.. Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesidir”” şeklindedir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40/2. fıkrasında: ““Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır”” hükmüne yer verilmiş, Bu düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CYY’nın; 34/2. mad¬¬desinde: ““Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir””, 231/2. maddesinde; ““Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir””, 232/6. maddesinde ise; ““Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir”” şeklinde emredici düzenlemeler yer almıştır. Gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolunun, süresinin, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin hiçbir tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur. 5271 sayılı CYY’nın 40. maddesinin 1. fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, 2. fıkrasında ise, yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde, kişinin kusursuz sayılacağı açıkça belirtilmiştir. Anılan hükümlerden, hak sahibi olanlar bakımından hüküm ve kararlar da yasa yolu bildiriminin; yasa yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsayacak şekilde açıkça anlaşılabilir şekilde olması, keza her türlü yanıltıcı ifadeden uzak olması gerektiği hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın ortaya çıkmaktadır. Diğer yönden, öğretide ““olağanüstü temyiz”” olarak da adlandırılan yasa yararına bozma yasa yolunun koşulları ve sonuçları 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. 5271 sayılı Yasanın 309. maddesinde Adalet Bakanlığına, 310. maddesinde ise Yargıtay C.Başsavcısına tanınan bu yetki, hâkim veya mahkemelerce verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılığı gidermeyi amaçlayan olağanüstü bir yasa yoludur. Bu şekilde kesinleşmiş bir karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. Bu açıklamalar ışığında tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; Yerel mahkeme tarafından yapılan yasa yolu bildirimi, süre ve şekil yönünden eksik olup başvuru şekli hiç gösterilmemiş, süre ise yokluğunda karar verilen katılan açısından hatalı bir biçimde ““hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün”” olarak belirtilmiştir. Hazır bulunmayanlar için ise yasa yoluna başvuru süresi ““tebliğ”” ile başlamakta iken, yanıltıcı bir başka açıklama kullanılarak ““hükmün açıklanmasının”” sürenin başlangıcına ölçü alınması, yanılgıya yol açacak niteliktedir. Anılan hükümler yerel mahkemenin eksikliği gidermek için yasa yolu açıklamasını her türlü kuşkuyu kaldıracak ifadeleri içeren açıklamalı tebligat ile tarafları bilgilendirmesini zorunlu kılmaktadır. Böyle bir bilgilendirme yapılmadan, yapılan bildirimin ve tebliğin geçerliliğinden ve buna bağlı olarak verilen kararın kesinleştiğinden bahsedilemez. Bu itibarla, kesinleşmeyen hüküm veya kararlar hakkında yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulamayacağından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılıp, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin reddine, bu aşamada diğer itiraz nedenlerinin incelenmesine yer olmadığına karar verilmelidir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile KABULÜNE, 2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 07.11.2008 gün ve 30433-18700 sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin Yerel Mahkeme kararının kesinleşmemiş olması nedeniyle REDDİNE, 4- B....1. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.03.2008 gün ve 577-351 sayılı kara¬¬rının sanık ve katılana açıklamalı olarak tebliği hususunda gereğinin yapılması için dosyanın yerel mahkemeye iade edilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.05.2009 günü oybirliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu