Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY CEZA GENEL KURULU


Ceza Genel Kurulu 2008/1-238 E., 2009/94 K.

Ceza Genel Kurulu 2008/1-238 E., 2009/94 K.

5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 31 ]
647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 4 ]
765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 55 ]
765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 59 ]
765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 72 ]
1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 305 ]
6136 S. ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER H... [ Madde 13 ]
"İçtihat Metni"

Hükümlünün 6136 sayılı Yasanın 13/1, 765 sayılı TCY’nın 55/3, 59, 647 sayılı Yasanın 4, TCY’nın 72. maddeleri uyarınca 1.574.968.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2004 gün ve 179-93 sayılı hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.04.2004 gün ve 277-1276 sayı ile onanarak kesinleşmiştir.

5237 sayılı TCY’nın yürürlüğe girmesi üzerine dosyayı ele alan Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesince 06.07.2005 gün ve 1799 sayı ile, hükümlünün 6136 sayılı Yasanın 13/1, 5237 sayılı TCY’nın 31/3, 62, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 90 YTL ve 900 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş, hükümlünün itirazı üzerine İnebolu Ağır Ceza Mahkemesince 12.08.2005 gün ve 222 sayı ile, hükmün temyizi olanaklı olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.12.2006 gün ve 4058-5391 sayı ile;

“765 Sayılı Türk Ceza Yasası uygulanarak verilmiş ve kesinleşmiş olan hükmün, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 7/2 ve 5252 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddesi gereğince yeniden ele alınıp, lehe olan yasanın belirlenmesi ve uygulanması sırasında; uygulanan yardımcı fail ve yaş küçüklüğü hükümleri nedeniyle takdir hakkının kullanılması sözkonusu olduğundan, duruşmalı inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken, duruşma yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi”

” isabetsizliğinden bozulmuştur.

Bozmaya uyarak duruşmalı inceleme yapan yerel mahkemece 21.02.2007 gün ve 336-93 sayı ile, hükümlünün 6136 sayılı Yasanın 13/1, 5237 sayılı TCY’nın 31/3, 62, 50, 5275 sayılı Yasanın 99. maddeleri uyarınca 990 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş, hükümlü müdafii tarafından temyiz edilen bu hüküm ise Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.01.2008 gün ve 8779-292 sayı ile;

“ …Yaş küçüklüğü ve takdiri indirim maddeleri ile ilgili olarak 5237 sayılı TCK. hükümleri uygulandığı halde, paraya çevirme tedbiri ile ilgili olarak 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesi yerine 647 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak karma uygulama yapılması,”

” isabetsizliğinden bozulmuş, yerel mahkeme ise 20.03.2008 gün ve 46-96 sayı ile, karma uygulama yapılmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de hükümlü müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “

“bozma”

” istekli 03.11.2008 gün ve 199563 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, hükümlü hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen ve kesinleşen hükümde lehe yasanın uygulanması sırasında karma uygulama yapılıp yapılmadığına ilişkindir.

Ancak, öncelikle yapılan uyarlama yargılaması sonucunda hükümlü hakkında yanılgılı uygulama sonucu 6136 sayılı Yasanın 13/1, 5237 sayılı TCY’nın 31/3, 62, 50, 5275 sayılı Yasanın 99. maddeleri uyarınca sonuç olarak hükmedilen 990 YTL adli para cezasının temyizinin olanaklı olup olmadığı belirlenmelidir.

5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’ nın 305. maddesine göre, ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz yasa yoluna tabidir.

Hükümler ise, 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi ve adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı olarak gösterilmiştir.

1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca, yukarıda sayılan hükümlerden birinin verilmesi durumunda, kural olarak bu kararlara karşı başvurulabilecek olağan yasa yolu temyizdir. Ancak yasa koyucu bir kısım hükümlerin kesin olduğunu belirtmek suretiyle bu hükümlere karşı temyiz yasa yoluna başvurulamayacağını, yalnızca yasa yararına bozma yoluna başvurulabileceğini yine aynı maddede belirtmiştir. Buna göre; iki milyar liraya kadar (iki milyar dâhil) para cezalarına dair olan hükümler ile yukarı sınırı on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ve yasalarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.

5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin 1. fıkrasına göre, sonraki lehe yasa nedeniyle yapılan uyarlama yargılamasında verilen kararlar hüküm niteliğinde olduklarından, 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesinde belirtilen istisnalar dışında bu hükümlere karşı da temyiz yasa yoluna başvurulabilecektir.

Bir kısım hükümlerle ilgili olarak yasa yollarına başvurulması olanağının sınırlandırılması, iç hukukta olduğu kadar uluslararası sözleşmelere de konu olmuş, konuyla ilgili olarak, İnsan Hakları ve Ana Hürriyetlerin Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesine Ek 7 Nolu Protokol’ün, “

“Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı”

” başlıklı 2. maddesinde;

“1. Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkûm edilen her kişi, mahkûmiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir mahkemeye yeniden inceletme hakkına haiz olacaktır. Bu hakkın kullanılması, kullanabilme gerekçeleri de dahil olmak üzere, yasayla düzenlenir.

2. Bu hakkın kullanılması, yasada düzenlenmiş haliyle önem derecesi düşük suçlar bakımından ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılandığı veya beraatını müteakip bunun temyiz edilmesi üzerine verilen mahkûmiyet hallerinde istisnaya tabi tutulabilir”

” hükmüne yer verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti tarafından 19.10.1992 tarihinde imzalanıp 23.02.1994 tarih ve 21861 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3975 sayılı Yasa ile onaylanması uygun bulunan ve 09.06.1994 tarihinde Bakanlar Kurulunca onaylanmakla birlikte Türkiye tarafından 11.05.1994 tarihinde imzalanıp 11.07.1997 tarihinden itibaren onaylanan Ek 11 nolu Protokolle de değiştirilen bu ek protokol, henüz yürürlüğe girmemesi nedeniyle Anayasanın 90. maddesi uyarınca yasa hükmü niteliğini kazanmamış ise de, öğretide konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Kunter-Yenisey; “

“Sözleşmeye aykırı düşmemeğe çalışmak için 7 numaralı Protokolün yürürlüğe girmesini yani kanun hükmünde sayılmasını beklemeye ihtiyaç yoktur. Kaldı ki bu protokol şimdiden Anayasamızın hukuk diye adlandırdığı ‘

‘hukukun genel prensipleri’ olarak ‘

‘yazılı olmayan hukuk’u oluşturmakta ve mahkemelerimiz, kanuna olduğu kadar hukuka da uygun karar vermek mecburiyetindedirler”

” görüşlerini belirttikten sonra protokolün bu hükmünü de nazara almak suretiyle kesinlik için aranan ölçütleri;

“a) Suç hürriyeti bağlayıcı ceza gerektirmemeli veya gerektirmiyor sayılmalıdır.

b) Ödenmeyen para cezası hapse çevrilememelidir.

c) Öngörülmüş olan para cezası da belirlenmiş sınırı aşmamalıdır”

” şeklinde açıklamışlardır. (Ceza Muhakemesi Hukuku, İkinci Kitap, 12. Bası, sh.1157 vd.)

O halde CYUY’nın 305. maddesinin 1. fıkrasındaki kesinlik sınırını, maddede belirtilen kesinlik sınırları içinde kalmak koşuluyla, başkaca hiçbir hak kısıtlaması sonucunu doğurmayan, para cezasına ilişkin veya para cezası öngörülmüş hükümlerle sınırlı olarak yorumlamak yasanın ruhuna ve uluslararası sözleşmelerle getirilen ilkelere daha uygun bir çözüm olacaktır.

Öte yandan, 647 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde işlenen suçlar yönünden 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezalarının, anılan maddenin 4. fıkrasındaki; “

“Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez”

” hükmü uyarınca, miktarına bakılmaksızın temyizi olanaklı ise de, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya veya maddede yazılı tedbirlere çevrilmesi yönünde 647 sayılı Yasanın 4. maddesindeki ilkelere benzer şekilde yer veren 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesinde, “

“Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir”

” hükmüne yer verilmesine karşın, “

“Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez”

” hükmüne yer verilmemesi nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek olarak veya 52. madde uyarınca doğrudan hükmedilen 2 milyar lira (2000 YTL.)’yı aşmayan adli para cezalarına ilişkin hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.

5271 sayılı CYY’nın 223 ve 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddeleri, yargısal kararlarda varılan ilkeler de dikkate alınmak suretiyle değerlendirildiğinde, varılan sonuçları şu şekilde özetlemek mümkündür:

1- Mahkemelerce daha ağır bir cezayı gerektirecek ve doğru uygulama yapıldığında temyiz incelemesine konu olabilecek bir eylemde, suç niteliği doğru belirlenmesine karşın, yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan bir cezanın verilmesi halinde, bu gibi hükümler ancak aleyhe başvuru üzerine, temyiz denetimine konu olabilecektir.

2- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.12.2005 gün ve 134-163 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da vurgulandığı üzere, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle tayin edilen sonuç adli para cezasının miktarına bakılmaksızın, maddedeki “

“Bu hükmün uygulanması kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez”

” düzenlemesi uyarınca temyizi olanaklıdır.

3- 5237 sayılı TCY’nın 50 veya 52. maddeleri uygulanmak suretiyle hükmolunan ve başkaca herhangi bir hak kısıtlaması doğurmayan 2000 liraya kadar (2000 lira dahil) adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümleri kesindir.

4- 5237 sayılı TCY’nda zoralımın bir güvenlik tedbiri olarak öngörülmesi ve güvenlik tedbirlerinin temyizi açısından 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde herhangi bir sınırlamaya yer verilmemesi nedeniyle, zoralım kararları yönünden temyiz edilebilirliğin koşullarını belirleyen 01.07.1942 gün ve 25/42 sayılı İBK’nın, halen varlığını sürdürüp sürdürmediği ancak münhasıran bu konuyla ilgili yapılacak bir müzakerede değerlendirilebilecektir.

5- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.11.2005 gün ve 140-143 sayılı kararı uyarınca, gerek bir mahkûmiyete ek, gerekse bağımsız olarak hükmedilen güvenlik tedbirleri, kesin nitelikteki hükümlere de her yönüyle temyiz edilebilirlik niteliği kazandıracaktır.

6- Ön ödeme nedeniyle verilen düşme kararlarında temyiz sınırının belirlenmesinde, ön ödeme miktarının dikkate alınması gereklidir.

7- Kesin nitelikteki hükümler ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermek koşuluyla suç vasfına yönelik temyiz üzerine, bu hususla sınırlı biçimde temyiz incelemesine konu olabilecektir.

Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Hükümlü hakkında yapılan uyarlama yargılamasında, 6136 sayılı Yasanın 13/1, 5237 sayılı TCY’nın 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 5 ay hapis cezasının TCY’nın 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırım olarak günlüğü 20 YTL. yerine 6 YTL’den paraya çevrilmesi açıkça hukuka aykırıdır. Yerel mahkemenin doğru uygulama yaparak verilen hapis cezasını günlüğü 20 YTL’den paraya çevirmesi halinde hükmün temyizinin olanaklı olacağında da kuşku bulunmamaktadır. Ancak açık hukuka aykırılıkların bulunması da, kesin nitelikteki bir hükme temyiz edilebilirlik vasfı kazandırmayacağından, Yargıtay’ca denetim olanağı bulunmayan bir hükmün hukuka aykırılıklar taşıdığı gerekçesiyle temyizen incelenmesi olanaksızdır. Zira, 1412 sayılı CYUY’nın 315. maddesi uyarınca temyiz istemi üzerine, hükmü veren mahkemece öncelikle, hükmün temyizinin olanaklı bulunup bulunmadığı, süresinde açılmış bir temyiz davası olup olmadığı, istemde bulunanların, buna hak ve yetkileri bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, bu koşulların birinin eksik olduğunun saptanması halinde temyiz isteminin reddine karar verilecektir. Yerel mahkemece bu hususlarda yanlış bir değerlendirme yapılması veya hiç değerlendirme yapılmaması halinde ise Yargıtay’ ca öncelikle bu üç husus 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddesi uyarınca değerlendirilerek, temyiz koşullarının bulunup bulunmadığı saptanacak, ancak temyiz koşullarının varlığı saptandığında temyiz incelemesi yapılacaktır. Aksinin kabulu, hukuka aykırılık taşıyan her hükmün temyizen incelenebileceği sonucunu doğurur.

Yerel mahkemece yapılan uyarlama yargılaması sonucunda 6136 sayılı Yasanın 13/1, 5237 sayılı TCY’nın 31/3, 62, 50, 5275 sayılı Yasanın 99. maddeleri uyarınca hükmedilen 990 YTL. adli para cezası, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca kesin olup, bu hükmün temyiz yeteneği bulunmamaktadır.

Bu nedenle, yerel mahkemenin 21.02.2007 tarihli hükmüne karşı hükümlü müdafiince yapılan temyiz isteminin, Özel Daire tarafından 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı CYUY’ nın 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına ilişkin inceleme yapılarak hükmün bozulmasına karar verilmesi isabetsiz olup, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CYUY.nın 322. maddesi uyarınca Ceza Genel Kurulunca da karar verilmesi olanak bulunduğundan, yerel mahkemenin 21.02.2007 tarihli ilk hükmüne ilişkin hükümlü müda¬

¬fiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddeleri uyarınca reddine, belirtilen nedenle hukuken geçersiz hale gelen Özel Daire bozma kararı ile direnme hükmünün de kaldırılmasına karar verilmelidir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,

1- Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinin 21.02.2007 gün ve 336-93 sayılı ilk kararına karşı hükümlü müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı Yasanın 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,

2- Hukuken geçersiz hale gelen Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24.01.2008 gün ve 8779-292 sayılı bozma kararı ile bu karara karşı Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.03.2008 gün ve 46-96 sayılı direnme hükmünün KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.04.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu