Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY CEZA GENEL KURULU


Ceza Genel Kurulu 2008/1-233 E., 2009/112 K.

Ceza Genel Kurulu 2008/1-233 E., 2009/112 K.
KASTEN ÖLDÜRMEKASTI AŞAN YARALAMA SONUCU ÖLÜME NEDEN OLMAK

765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 448 ]
765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 452 ]
765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 59 ]
"İçtihat Metni"

Kasten öldürme suçundan sanık M....A...B...’ın, lehe olduğu kabul edilen 765 sayılı TCY’nın 448. maddesi yollamasıyla 452/2 ve 59. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCY’nın 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin Ü... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.03.2006 gün ve 108-69 sayılı hüküm, katılanlar vekili ve sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.12.2007 gün ve 8230-9382 sayı ile;

“...B) Kastı aşan öldürme suçu yönünden;

a) Sanığın, tehdit suçunun mağduru olan C....’in üzerine yürüdüğü sırada sözle kendisini engellemeye çalışan maktûle şiddetle vurduğu, şiddetle sert zemine düşen maktûlün, kafa kaide kırığı ve kafa içi travmatik değişimlerden öldüğü olayda; sanığın, sanıktan aniden gelen şiddetli darbeyi beklemeyen, bu nedenle de savunma durumunda olmayan maktûle şiddetli bir şekilde vurduğu zaman maktûlün şiddetli bir şekilde sert zemine düşeceğini ve ağır şekilde yaralanabileceğini öngörülebilecek durumda olduğu; eylemin, kastı aşan yaralama sonucu insan öldürme suçunu oluşturduğu, olayda eklenen neden bulunmadığı anlaşıldığı halde; 765 sayılı TCK’nun 452/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 87/4. maddeleri esas alınarak, her iki yasa ile uygulama yapılması, ortaya çıkan sonuçların karşılaştırılması, lehe olan hükmün belirlenmesi ve ona göre hüküm kurulması yerine, 765 sayılı Yasanın 452/2 ve 59. maddeleri uyarınca hüküm kurulması,

b) Kabul ve uygulamaya göre de; 765 sayılı TCK’nun 31 ve 33. maddelerinin uygulanmamasına karar verilmesi...”

” isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yerel mahkeme ise 18.03.2008 gün ve 5-51 sayı ile;

“…Olay öncesine baktığımızda sanık ile maktûl M... G.... arasında hiç bir husumet bulunmadığı gibi, maktûl M....'nın çok iyi bir insan olduğu, herkesle iyi geçindiği, halim selim bir kişiliğe sahip olduğu, sanık ile ilişkilerinin iyi olduğu ve sanık ile birlikte zaman zaman yiyip içtikleri, sanığın olay öncesinde balıkçılık yapan M....'dan balık siparişinde bulunduğu, dolayısı ile sanığın maktûl M...'yı öldürmesi için hiç bir neden bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ayrıca sanığın olay günü teknesinin yerinin değiştirilmesi için tartıştığı ve bu yüzden aralarında husumet meydana gelen mağdur C... A...'ın konuşmalarından dolayı şoför koltuğunda oturup ayakları yerde bulunan C... A...a ya hesap sormak ya da ona vurmak için sinirli bir şekilde giderken bir olay olmaması için araya girmeye çalışan maktûl M....'ya ‘

‘sen aradan çekil’ diyerek ani bir hareketle sert bir tokat vurması diğer hususlarla bir arada değerlendirildiğinde sanığın maktûlü öldürmek gibi bir düşünce ile hareket etmediği, eyleminde kasten adam öldürme suçunun yasal unsurlarının bulunmadığı ortaya çıkmaktadır.

...Olayın öncesindeki sanık ile maktûl arasındaki sıcak ilişkiler sebebiyle sanığın doktor C... A....'ın tahrik oluşturan davranışlarının olmaması durumunda doktor C...'in üzerine gitmeyeceği, doktor C...'in üzerine bir anlık kızgınlıkla alkolün verdiği tesirle giderken araya giren maktûle aslında hiç bir şekilde yapmak istemediği halde kızgınlıkla ‘

‘sen aradan çekil’ diyerek sert bir şekilde maktûle attığı tokadın maktûlün şiddetli bir şekilde sert zemine düşeceğini ve ağır şekilde yaralanabileceğini öngörebilecek durumda olduğunun kabul edilemeyeceği, almış olduğu alkol ve doktor C...'in kendi aleyhindeki tahrik oluşturan sözlerinin etkisi ile tam olarak ne yaptığını bilebilecek durumda da bulunmadığı, bilinçsiz bir şekilde aslında hiç istemediği halde olayda hiç bir kusuru bulunmayan maktûle tokat atmak zorunda kaldığı...suç tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 452/2. maddesinin uygulanmasının olayımıza uygun düştüğü, olayımızdan çok farklı olarak yoğun bir kasıtla müessir fiilde bulunmak için aynı ortamlarda başka maktûllere tokat veya yumrukla müessir fiilde bulunup yere düşerek kafalarının sert zemine çarpılması sonucunda meydana gelen ölüm olaylarında bile 765 sayılı TCK’nun 452/1. maddesi yerine aynı Yasanın 452/2. maddesinin uygulandığı, uygulamaların bu şekilde süreklilik kazandığı, 765 sayılı TCK’nun 452/1. maddesinin bu olaya uygulanmasının haksızlığa yol açacağı düşüncesiyle...bozma ilamına uyulmayarak 765 sayılı TCK’nun 448. maddesi delaletiyle 452/2. maddesinin uygulanmasına dair daha önceki kararımızda direnilmiştir.

Sanığın bir anlık öfke ile ve alkolün tesiri ile kendisini tahrik eden mağdur C...'in üzerine doğru giderken araya girmek isteyen maktûl M....'ya ‘

‘sen çekil aradan’ diyerek sert bir tokat vurmuş olmasında tokat mağdur C...'e doğru atılmayıp tokadın kazara maktûl M....'ya vurulması söz konusu olmadığından hareket iradi olup, bu kasti hareket sebebiyle yukarıda belirtildiği üzere 765 sayılı TCK’nun 448. maddesi delaletiyle 452/2. maddesinin uygulanması cihetine gidilmiştir.

Maktûlün ölümü ile ilgili olarak 5237 sayılı TCK’ndaki düzenlemelere baktığımızda neticesi sebebi ile ağırlaşmış suç başlıklı 23. maddede bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerektiği ifade edilmiştir. 5237 sayılı TCK’nun 23. maddenin gerekçesinde ağır neticenin ortaya çıkacağının öngörüldüğü durumlarda meydana gelen ağır netice açısından failin olası kastla hareket ettiği, canının biraz yanması için mağdurun karın boşluğuna hafif bir biçimde vurulması halinde mağdurun inhibisyon sonucu ölebileceği, failin mağdurun ölebileceğini tahmin etmediği durumlarda objektif sorumluluktan söz edilemeyeceği, meydana gelen ağır netice açısından kişinin sorumlu tutulabilmesi için söz konusu neticeye ilişkin olarak en azından taksir dolayısı ile kusurlu bulunmasının gerektiği, meydana gelen kastedilenlerden başka ve ağır netice açısının sorumluluğun kusura dayalı bir sorumluluk olmasının sağlanmak istendiği ifade edilmiştir. Sanığın mağdur C.... A....'a doğru hesap sorma veya onu dövme amacı ile giderken bir olay çıkmasından endişelenen maktûl M....G...'un araya girerek sanığı engellemek istediği sırada sanığın ‘

‘sen çekil aradan’ deyip maktûlün hiç beklemediği bir şekilde çok sert bir tokatla ensesine doğru vurması ve maktûlü hiç beklemediği bu darbeden dolayı çok sert bir biçimde yere düşerek kafasının sert zemine çarpması sonucunda kafa kaide kırığı ve kafa içi değişimler meydana gelerek olaydan 6 gün sonra ölümüne neden olması olayında sanığın çok sert bir tokadının maktûlü yere düşürebileceğini, ağır bir şekilde yaralanabileceğini öngörmesi gerektiğinden sanığın burada meydana gelen ağır netice açısından kastla faalin hareket ettiği kabul edilerek kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla sanığın kasten yaralama sonucunda M.... G...’un ölümüne sebep olması sebebiyle 5237 sayılı TCK’nun 87. maddesinin 4. fıkrasının 1. cümlesinin uygulanma koşulları olayımızda oluşmuş bulunmaktadır...

Sanığın eylemlerinde 765 ve 5237 sayılı TCK’nun hangisinin lehe sonuç doğurduğunun değerlendirilmesine gelince; sanık M... A...B....'ın kastı aşan müessir fiil sonucu M.... G....'un ölümüne sebebiyet vermesinden dolayı eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nun 87/4. maddesi uyarınca takdiren 8 yıl hapis, 62. madde uyarınca cezasından takdiren 1/6 oranında indirim ile 6 yıl 8 ay hapis, 53/1, a, b, d, e, . maddesindeki haklarını cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, 53/c. maddesindeki haklarını koşullu salıverilinceye kadar kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilmesi aleyhe sonuç doğurduğundan, maktûlün ölümü sanığın iradesinden hariç ve gayri melhuz esbabın inzimamı sonucu meydana geldiğinden ayrıntısı hüküm fıkrasında belirtildiği üzere sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nun 448. maddesi delaleti ile 452/2 ve 59/2 maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasının lehe sonuç doğurduğu...”

” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının 30.10.2008 gün ve 184534 sayılı “

“bozma”

” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY’nın 318. maddesinde, Ceza Genel Kurulunda incelemenin duruşmalı yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığından, sanık müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına dair isteminin CYUY’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verildikten sonra, dosya üzerinden yapılan incelemede;

Kasten öldürme suçundan sanık M.... A...B...’ın 765 sayılı TCY’nın 448. maddesi yollamasıyla 452/2, 59 ve 31. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı TCY’nın 87/4. maddesi kapsamında bulunduğu kabul edilen eyleminin, 765 sayılı TCY’nın 452. maddesinin 1. fıkrasının mı yoksa 2. fıkrasının mı kapsamında bulunduğuna ve buna bağlı olarak ta lehe yasa değerlendirmesinin hangi maddeler arasında yapılması gerektiğine ilişkindir.

Ceza hukukunda genel bir kural olarak, failin irade etmediği sonuçtan sorumlu tutulmaması gerekir. Ancak, 765 sayılı TCY’nın 45. maddesinde; “

“Cürümde kasdın bulunmaması cezayı kaldırır. Failin bir şeyi yapmasının veya yapmamasının neticesi olan bir fiilden dolayı kanunun o fiile ceza tertip ettiği ahval müstesnadır”

” denilmek suretiyle kastedilmemiş olan sonuçların da bazı hallerde açık bir yasa kuralı ile faile yüklenebileceği kabul edilmiştir. Objektif sorumluluk olarak adlandırılan bu istisnalardan biri de 765 sayılı TCY’nın 452. maddesinde düzenlenen kastı aşan yaralama sonucu adam öldürme suçudur. Anılan bu madde; “

“Katil kastıyla olmayan darp ve cerh veya bir müessir fiilden telefi nefis husule gelmiş olursa fail, 448’inci maddede beyan olunan ahvalde sekiz, 449’uncu maddede yazılı ahvalde on ve 450’nci maddede muharrer ahvalde on beş seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapse mahkûm olur.

Eğer telefi nefs failin fiilinden evvel mevcut olup da failce bilinmeyen ahvalin birleşmesi veyahut failin iradesinden hariç ve gayri melhuz esbabın inzimamı ile vukua gelirse, 448’inci maddede beyan olunan ahvalde beş seneden, 449’uncu maddede muharrer ahvalde yedi seneden ve 450’nci maddede yazılı ahvalde fail on seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası ile cezalandırılır”

” şeklindedir.

Bu suçun unsurları ise;

1-Failin yaralama kastıyla hareket etmesi,

2-Bu eylem sonucunda ölümün meydana gelmesi,

3-Fiil ile ölüm sonucu arasında nedensellik bağının bulunmasıdır.

Kasten yaralamanın niteliği, bu suçun oluşumu açısından önemli değildir. Ancak, kasten yaralamadan söz edilebilmesi için, mağdura yöneltilen bir fiilin varlığı ve bu fiilin 765 sayılı TCY’nın 456/1 maddesinde de açıkça belirtilen “

“cismen eza verme”

”, “

“sıhhati ihlal”

” veya “

“akli melekelerde karışıklık”

” sonuçlarından birini meydana getirmesi gereklidir. Bu sonuçlardan birini meydana getiren tokat atma eylemi de, bu yönü itibariyle kasten yaralamadır.

Bu suçun oluşabilmesi için failin, ölümün meydana gelebileceğini öngörebilir durumda olması aranmaz. Fail yaptığı hareket sonucunda mağdurun ölebileceğini aklından bile geçirmemiş, hatta bunu tahmin edebilecek tecrübe veya bilgiye sahip bulunmamış olsa bile, hareketiyle sonuç arasında objektif uygunluk bulunduğu takdirde nedensellik bağının varlığı kabul edilecektir.

765 sayılı TCY’nın 452. maddesindeki düzenlemeye göre, yaralama kastıyla hareket eden failin eyleminden sonra, olayın olağan seyri içerisinde ölüm gerçekleşmiş ise maddenin birinci fıkrası uygulanacaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında ise yasa koyucu iki durum öngörmüştür:

Birincisi; failin öldürme kastı olmaksızın işlediği kasten yaralama suçundan sonra ölende olaydan önce mevcut olan ancak failce bilinmeyen bir sebebin birleşmesi sonucu ölümün meydana gelmesidir.

İkincisi ise; failin iradesi dışında düşünülmeyen başka bir sebebin eklenmesiyle ölümün meydana gelmesidir. Örneğin, vurmanın etkisiyle yere düşen mağdurun üzerinden araba geçmesi sonucu ölmesi gibi

İncelenen dosya içeriğine göre;

Suç tarihinde maktûlün, C... A... isimli kişinin F... limanındaki teknesinin tamir işini yaptığı, sanığa ait teknenin de bu tekneye 10 metre kadar bir mesafede bulunduğu, C.. A...'ın sanığa teknesini çektiği yerin başkasına ait olduğunu o nedenle biraz yan tarafa çekmesi gerektiğini söylediği, bir arkadaşı ile teknesinde içki içen sanığın bu duruma sinirlendiği, daha sonra mağdurun limandan ayrılmak üzere aracına bindiği ve yanında bulunan maktûl ile konuşmakta olduğu, sanığın sinirli bir şekilde mağdur ve maktûlün bulunduğu yere doğru yürümeye başladığı, sanığın mağdura vuracağı düşüncesiyle maktûlün araya girdiği, ancak sanığın sert bir şekilde maktûle tokat attığı, bunun sonucu maktûlün sert bir şekilde yere düşerek başını yere çarptığı, ağzından burnundan kan geldiği, doktor olan C...’in suni teneffüs yaparak müdahale ettiği, maktûlün kaldırıldığı S.... ...M.... Tıp Fakültesi Hastanesinde kurtarılamayarak yaşamını yitirdiği, olaydan sonra kaçan sanığın 09.05.2005 tarihinde teslim olduğu, yapılan otopsi sonucu alınan kan ve organ parçalarının gönderildiği T... Adli Tıp Şube müdürlüğü raporuna göre maktûlün künt kafa travmasına bağlı kafa kaide kırığı ile birlikte beyin kanamasından öldüğü, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun raporuna göre ise; maktûlün ölümünün kafa kaide kırığı ile birlikte kafa içi travmatik değişimlerden (subdural ve subaraknoidal kanama) ileri geldiği, ölüme neden olan kafa kaide kırığı ve kafa içi travmatik değişimlerin basit bir düşme ile olamayacağı, sert bir zemine şiddetle düşme veya düşürülmesi ile olabileceği gibi künt ve sert bir cismin direkt havalesi ile de meydana gelebileceği aralarında tıbben ayrım yapılamayacağının belirtildiği, S.... Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden verilen 09.08.2005 tarihli raporda sanıkta anksiyete bozukluğu bulunduğu ancak cezai ehliyetinin tam olduğu anlaşılmakta olup olayın bu şekilde gerçekleştiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda dosya içeriği bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğinde;

Olayda sanık, sinirli bir şekilde üzerine doğru yürüdüğü C...A... isimli şahsa vuracağını zannederek aralarına girmek isteyen maktûle yaralama kastıyla sert bir şekilde tokat atmış ve bu eylem sonucunda maktûl yere sert bir şekilde düşerek kafasını limanın sert zeminine çarparak ölmüştür. Vurulan darbeyle yere düşen ve başını sert zemine çarpan maktûlün, olayın olağan seyri içinde ve düşme sonucunda meydana gelen kafa kaide kırığı ile birlikte kafa içi travmatik değişimlerden öldüğü göz önüne alındığında, ölümün gerçekleşmesi açısından eklenen bir sebep söz konusu olmayıp olayda 765 sayılı TCY’nın 452. maddesinin 2. fıkrasının uygulanma olanağı bulunmamaktadır.

Bu itibarla, sanığın eylemi 765 sayılı TCY’nın 452/1. maddesindeki suçu oluşturmakta olup yerel mahkemenin direnme kararında isabet bulunmadığından bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle,

1- Ü... Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2008 gün ve 5-51 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,

2- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.05.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu