Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY CEZA GENEL KURULU


Ceza Genel Kurulu 2007/4.MD-196 E., 2007/245 K.

Ceza Genel Kurulu 2007/4.MD-196 E., 2007/245 K.
DURUŞMA TUTANAĞIGÖREVDE YETKİYİ KÖTÜYE KULLANMAKÖN SORUN

5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 232 ]
5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 234 ]
5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 219 ]
"İçtihat Metni"

Görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan sanık Ayhan Çevik hakkında yapılan yargılama sonucunda Yargıtay 4. Ceza Dairesince 10.05.2007 gün ve 1-17 sayı ile, lehine olduğu kabul edilen 765 sayılı TCY. nın 240/2, 80, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4. ve TCY. nın 72. maddeleri uyarınca sonuç olarak 1.908 YTL. adli para cezası ve 2 ay 27 gün süreyle memuriyetten yoksun kılınma cezalarıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, ertelemeye karar verilmiştir.

Bu hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “

“onama”

” istekli, 18.07.2007 günlü ve 2006/1 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü;

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın Bilecik Valisi olarak görev yapmakta iken, 13.6.2003-01.09.2003 tarihleri arasında bir suç örgütü ile ilişkili olan beş kişiye usulsüz silah taşıma ruhsatı verdiği iddiasıyla açılan kamu davası sonucunda mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından atılı suçun maddi ve manevi öğeleri itibariyle oluşmadığı gerekçeleriyle temyiz edilmiştir.

Ancak Ceza Genel Kurulundaki inceleme sırasında, Özel Dairenin kısa kararının yer aldığı duruşma tutanağının ve gerekçeli kararda hükmün yer aldığı sayfaların tamamının karara katılan bütün üyeler tarafından imzalanmadığı belirtilip, bu hususun “

“ön sorun”

” olarak değerlendirilmesi gerektiği ileri sürüldüğünden bu konu Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle ele alınıp değerlendirilmiştir.

Dosya içeriği incelendiğine;

Kararın verildiği 10.05.2007 tarihli duruşmaya ait tutanağın hüküm fıkrasının bir bölümünün yer aldığı ikinci sayfasının ve yine gerekçeli kararın hüküm fıkrasının bir bölümünün yer aldığı 10. sayfasının başkan ve zabıt kâtibi tarafından imzalandığı ancak karara katılan diğer üyeler tarafından imzalanmadığı anlaşılmaktadır.

Ceza Yargılaması Yasasının “

“Duruşma tutanağı”

” başlığını taşıyan 219. maddesinde; duruşma için tutulan tutanağın mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanacağı, mahkeme başkanının mazereti olduğunda, tutanağın en kıdemli üye tarafından imzalanacağı,

231. maddesinde; duruşmanın sonunda, 232. maddede belirtilen esaslar dâhilinde hazırlanmış bulunan hüküm fıkrasının duruşma tutanağına geçirileceği ve bunun duruşmada okunacağı,

“Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar”

” başlığını taşıyan 232. maddesinin ilk iki fıkrasında, hükmün başlığında bulunması gereken unsurların neler olduğu, üçüncü fıkrasında, duruşma sırasında tutanağa geçirilmeyen hüküm gerekçesinin hükmün açıklanmasından itibaren onbeş gün içinde yazılarak dava dosyasına konulacağı ve 4. fıkrasında da, karar ve hükümlerin bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanacağı belirtilmektedir.

Sözü edilen yasal normlar birlikte değerlendirildiğinde; duruşma sürecini saptamak için tutulan tutanakların mahkeme başkanı ile zabıt kâtibi tarafından imzalanmasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, son karar verilmeden başka deyişle henüz duruşma süreci devam ederken mahkemece verilebilecek çeşitli kararlar da bulunmaktadır. Örneğin; sanığın tutuklanmasına veya yaşının düzeltilmesine yahut bir başka mahkemede görülmekte olan bir davanın bekletici mesele yapılmasına ilişkin ve uygulamada ara kararı diye adlandırılan bir kısım kararlar duruşma tutanağına geçirildiğinde, duruşma tutanağının bu hususları içeren sayfalarının, 232. maddenin 4. fıkrasında yazılı kural gereği bu karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalanması gereklidir.

Duruşma sürecinin sonunda verilen ve tutanağa geçirilip duruşmada okunan son kararın da, karara katılan tüm hâkimler ve tutanağı yazan kâtip tarafından imzalanması zorunludur. Uygulamada kısa karar diye adlandırılan bu hüküm, esasen hükmün esasını oluşturmakta, duruşma tutanağına geçirilip açıklanmış bulunmakla da geçerlilik kazanmaktadır. Asıl olan, duruşma sonunda verilen hükmün gerekçesiyle birlikte duruşma tutanağına geçirilmesidir. Böyle yapıldığında, duruşma tutanağının hüküm fıkrasını içeren sayfalarının 232/4. madde uyarınca karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalanması, duruşma tutanağının gerekçeyi içeren kısmının ise 219. madde uyarınca mahkeme başkanı ve tutanak kâtibi tarafından imzalanması yeterli olacaktır. Hükümle birlikte tutanağa geçirilmeyen gerekçenin ise Ceza Yargılaması Yasasının 232/3. maddesi uyarınca onbeş gün içinde yazılıp dava dosyasına konulması zorunludur. Önceki Ceza Yargılaması Usulü Yasamızda hükmün beyaz edilmesi olarak isimlendirilen bu işlem, hükmün esasını oluşturan kısa kararın, Ceza Yargılaması Yasasının 230. maddesine uygun biçimde gerekçeyi ve 232. maddede yazılı unsurları da içerecek biçimde yazılmasından ibarettir. Bu durumda, hükmü ve gerekçesini birlikte içeren ve kesinleştiğinde ilâm hüviyetini alacak, gerektiğinde infaza konu olabilecek bir başka belge ortaya çıkmış olacaktır. Gerekçeli karar olarak isimlendirilen bu belge, yargılamayı gerçekleştiren ve yargılananlarla ilgili bilgileri, iddiayı, savunmayı, kabul edilen ve reddedilen kanıtları, bunların tartışılmasını, gerekçeyi ve hükmü içermektedir. Birçok sayfadan oluşması mümkün bu yeni belgenin, duruşmada tutanağa geçirilip açıklanmakla geçerlilik kazanmış bulunan ve esasen hükmün esasını oluşturan kısa kararı içeren sayfalarının, Ceza Yargılaması Yasasının 232. maddesinin 4. fıkrasında yazılı buyurucu kural gereği, karara katılmış bulunan tüm hâkimler ve gerekçeli kararı yazan kâtip tarafından imzalanması zorunludur. Diğer sayfalarının ise mahkeme başkanı ile zabıt kâtibi tarafından imzalanması, gerekçeli kararın geçerli bir belge hüviyetini kazanması bakımından yeterlidir.

İmza noksanlıkları nedeniyle ortada hukuken geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir gerekçeli kararın bulunmadığı hallerde, bu husus bozma nedeni sayılmayıp, noksanlığın mahallinde ikmal ettirilmesinden sonra temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekir.

Somut olayda, 10.05.2007 tarihli oturuma ait duruşma tutanağının hükmün esasını oluşturan kısa kararın bir bölümünün yer aldığı ikinci sayfasının ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasının bir bölümünün yer aldığı 10. sayfasının başkan ve zabıt kâtibi tarafından imzalandığı buna karşılık karara katılan üyeler tarafından imzalanmamış olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, diğer yönleri incelenmeyen mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise, hükmün esasını oluşturan kısa kararın ve gerekçeli kararın sonunun karara katılan tüm hâkimlerce imzalanmasının zorunlu olduğu, buna karşılık diğer sayfaların başkan ve zabıt kâtibi tarafından imzalanmasının yeterli olduğu görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 10.05.2007 gün ve 1-17 sayılı hükmünün, sair yönleri incelenmeksizin, belirtilen usule aykırılık nedeniyle BOZULMASINA,

2- Dosyanın Yargıtay 4.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.11.2007 günü tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oyçokluğuyla karar verildi.

UYAP Entegrasyonu