Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY 20. HUKUK DAIRESI


20. Hukuk Dairesi 2009/12865 E., 2009/14625 K.

20. Hukuk Dairesi 2009/12865 E., 2009/14625 K.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARIORMAN SAYILAN YERLER

2510 S. İSKAN KANUNU (MÜLGA) [ Madde 21 ]
3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 45 ]
3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 4 ]
"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 09.07.2009 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı İsmet ve Hediye vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

Kadastro sırasında, davaya konu E... Köyü 134 ada 17 parsel sayılı taşınmaz, tarla niteliğinde 9534,11 m2 yüzölçümü ile 06.07.1981 tarih 181 sayılı tapu kaydına dayanılarak İsmet ve Hediye adlarına tespit edilmiştir.

Davacı Orman Yönetimi, E... Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 134 ada 17 parsel sayılı taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu halde, 1020098 - 1020099 - 1020100 - 1020101 - 1020102 - 1340017 -1340018 - 1340019 - 134020 - 1340021 - 1340022 - 1340023 - 1340024 -1340025 - 1340010 ve 1340009 orman sınır noktalarının dışında bırakıldığını ileri sürerek orman niteliğinde Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.

Mahkemece davanın kabulüne, dava konusu E... Köyü 134 ada 17 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile; orman niteliğinde ve 9534,11 m2 yüzölçümü ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı İsmet ve Hediye vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Yasa'nın 5304 sayılı Yasa ile değişik 4. madde hükmüne göre yapılmıştır.

İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve özellikle keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda taşınmazın, 1969 tarihli hava fotoğrafında içinde münferit orman ağaçlan bulunan alanda yer aldığı, yüzde 50-60 oranında eğimli, halen eylemli biçimde 10-20 yaşlarında münferit meşe, ardıç, karaçalı ve çayırotlan ile kaplı, toprağının orman toprağı olduğunun saptandığına, orman ağaç türlerinden olan meşelerin ağır tohumlu ağaç grubunda olması nedeniyle rüzgar ya da diğer bir doğa olayı ile tohumlarının başka yerlere taşınmasının mümkün olmaması nedeniyle daha önce hiç yetişmemiş bir taşınmazda tozlaşma usulüyle yetişemeyeceği, önceden şu ya da bu nedenle tahrip edilen meşe sürgünlerinin varlığını sürdürmesi nedeniyle baskının ortadan kalkması ile yeniden orman haline dönüşeceği gözönüne alındığında, 1969 tarihli hava fotoğrafında münferit olarak görünen meşe ağaçlarının yer alması ve halen dava konusu taşınmaz üzerinde 10-20 yaş-larında meşe ağaçlarının yetişmiş olmasının, öncesi itibarıyla bu yerde meşe ağaçlarından oluşan orman bulunduğunun kanıtı olduğu, çekişmeli taşınmaz tapu kaydına dayalı olarak kişi adına tespit edilmiş ise de, orman niteliğindeki bir taşınmazın iskan ya da tevzi edilmesine olanak bulunmadığı, 2510 sayılı Yasa'nın 21. maddesinde hangi tür arazilerin dağıtıma tabi tutulacağı açık-lanmış olup, ormanların dağıtım dışında bırakıldığı, Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi'nin 11.09.1989 gün ve 1989/8162-9365, Sekizinci Hukuk Dairesî'nin 10.06.1987 gün ve 1987/7525-7455, Ondördüncü Hukuk Dairesi'nin 14.05.1984 gün ve 1984/1493-3555 sayılı kararlan ile ilgili Hukuk Dairelerinin birçok kararlarında da açıklandığı gibi, orman olan yerlerin 2510 sayılı Yasa'ya göre başkasına tevzi edilmesi olanağı bulunmadığı, doğal servet ve kaynak niteliğinde kamu malı olan ormanların özel mülkiyet konusu olamayacağından, bu tür yerler hakkında gerçek kişiler adına tapu kaydı oluşturulması da özde kamu malı taşınmazın bu özelliğini değiştirmeyeceği, Anayasa'nın 169. maddesi gereğince ormanlar hiçbir suretle daraltılamayacağından, Devlet Ormanları içinde bulunan taşınmazlar hakkında kişiler adına oluşturulan tapu kaydının hukuken bir değer taşımayacağı, 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasa'nın 45. maddesi ile "orman sınırlan içinde kalan veya orman sınırları dışına çıkartılan alanlardan zilyetliğe, eski tapu kayıtları ile iskan yoluyla oluşturulan tapu kayıtlarına değer verileceği konusundaki" hükümlerin Anayasa Mahkemesi'nin 01.06.1988 gün, 1987/31-13 ve 14.03.1989 gün ve 1988/35-13 sayılı kararlan ile Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edildiği, Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesi'nin 23.09.1998 gün ve 6325/14357, 07.07.1989 gün ve 1988/1017-11366, 06.11.1989 gün ve 588/15936 sayılı kararları ile Dairemizin, Yargıtay ve ilgili Hukuk Dairelerinin birçok kararlarında da benimsendiği gibi, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının görülmekte olan davalara uygulanması zorunlu olduğu, Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 45. maddesinin ilgili hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmadığı, yine toprak tevzi yoluyla verilen yerlerin orman rejimi dışına çıkartılması halinde hak sahipleri adına tespit ve tescil edileceğini öngören 3402 sayılı Yasa'nın 45. maddesi de 22.02.2005 tarihinde kabul edilen ve 03.03.2005 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasa'nın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, orman olan taşınmazların tapu ve zilyetlik yoluyla özel mülke konu olamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu nedenleriyle yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün (ONANMASINA), 13.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu