Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY 1. HUKUK DAIRESI


1. Hukuk Dairesi 2009/4985 E., 2009/6226 K.

1. Hukuk Dairesi 2009/4985 E., 2009/6226 K.
MURİS MUVAZAASITEREKEDEN MAL KAÇIRMA

818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 213 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 440 ]
"İçtihat Metni"

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, kök miras bırakanlarının 27 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiklerini ileri sürüp, tapunun iptali ile miras bırakanlar adına tescilini, olmadığı takdirde de tenkis isteğinde bulunmuştur.

Davalı, miras bırakanların iradelerinin mal kaçırma amaçlı olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, murislerin yapmış olduğu temlikin muvazaalı ve miras bırakaların gerçek iradesinin bağış olduğu gerekçesiyle, tenkisten hüküm kurulmuştur.

Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Ü... A...’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

-KARAR-

Dosyadaki belgelerden, davalıya yerel mahkeme kararının 27.11.2008 tarihinde tebliğ edildiği, davalının anılan kararı mahkemesine gönderilmek üzere T... Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 5.12.2008 tarihli dilekçe ile temyiz ettiği, davacının temyizi üzerine dosyanın 13.1.2009 tarihinde Yargıtay’a gönderildikten sonra söz konusu temyiz dilekçesinin yerel mahkemesine 23.12.2008 tarihinde; bilahare 26.1.2009 tarihinde de Daireye ulaştığı anlaşılmaktadır. Davalının temyiz istemi, Dairenin bozma kararından sonra gelmiş olmakla davacının temyizi yönünden dosyanın incelenerek 12.1.2009 tarihinde yerel mahkeme hükmünün bozulduğu görülmekle, daha sonra gönderilen davalı temyiz dilekçesinin de süresinde olduğu belirlenmekle davalı temyiz itirazlarının incelenmesi bakımından, öncelikle yerel mahkemenin 10.3.2009 tarih 2009/95 (Eski 2006/501) Esas sayılı davalı vekilinin, karar düzeltme talebinin yasal süre geçirildikten sonra verildiği gerekçesiyle reddine dair ek kararın HUMK.’nun 440. maddesi hükmü gereğince karar düzeltme talebini inceleme merciinin ilgili Yargıtay Dairesi olacağı ve dosyanın halen temyiz aşamasında olduğu hususları gözetilmek suretiyle kaldırılmasına, öte yandan, tarafların hükme yönelik temyiz itirazlarının birlikte incelenmek üzere Dairenin 12.1.2009 tarih 2008/12748 esas 2009/62 sayılı bozma kararının kaldırılmasına karar verildi, dosya incelendi, gereği düşünüldü.

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, muvazaa olgusu benimsenerek tenkisten hüküm kurulmuştur.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, İ... ve O... S...'in maliki oldukları toplam 4/60 arsa paylı 27 parseldeki 2. kat 6 nolu bağımsız bölümdeki 2/60' şar orandaki paylarını 21.2.1979 tarihli akitle intifaını üzerlerinde ipka ederek, çıplak mülkiyetini davalıya satış suretiyle temlik ettikleri ve İ...'in 15.8.1999 , Orhan'ın da 11.6.2006 tarihinde, davacının babası N...'nin ise 13.6.2001 tarihinde öldükleri anlaşılmaktadır.

Davacı, yapılan temlikin terekeden mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan, gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak, resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; davacının kök miras bırakanlarının davalıya yaptıkları temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu mahkemenin kabulündedir.Esasen, yargılama aşamasındaki beyanları ile davalı da temlikin bedelsiz olduğunu benimsemiş, fakat davacının murisi N...'nin öğrenciliği döneminde ona da bir bağımsız bölüm alındığını ve miras bırakanların denkleştirme yapma amacıyla hareket ettiklerini ileri sürerek 20.3.1997 tarihli vasiyetname başlığını taşıyan O... S... imzalı belge dosyaya sunulmuştur.Anılan belgenin temlikten sonra düzenlendiği ve içeriğiyle miras bırakan O...'ın davalıya yaptığı temlikin hangi amaçla gerçekleştirdiğini açıklar nitelik taşıdığı, oysa taşınmazın mülkiyeti daha önceden devredildiği için sonradan düzenlenen bu belgenin bir malın mülkiyetinin naklini sağlayacak hukuki yapıya haiz olmadığı sabittir.

Öyleyse anılan belge ve muhteviyatının muvazaalı işlemin kamuflesi gayesiyle kaleme alındığı düşünülmelidir.Öte yandan, çekişmeli taşınmazın gerçek değeri ile davacının murisine edindirilen taşınmazın ederi mukayese edildiğinde fahiş farkın bulunduğu ve temlikin denkleştirme iradesini taşımadığı, hususları gözetildiğinde, mahkemenin muvazaanın varlığına dair düşüncesinin son derece isabetli olduğu tartışmasızdır.

Ne varki, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde ve özellikle 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, davacının miras payı oranında tapunun iptali ile tescile karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile şeklen ve usulen geçerli işlemlerde gözetilmesi gereken tenkis hükümleri uyarınca karar verilmiş olması doğru değildir. Bozma nedenine göre, davalının hükme yönelttiği temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.

Davacının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu