Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY CEZA GENEL KURULU (KYB)

Ceza Genel Kurulu         2019/18-422 E.  ,  2022/431 K.LEHE OLAN BOZMANIN TEMYIZE ESAS SANIĞA SIRAYETI IÇIN BOZMANIN SANIK LIHINE OLMASI, MAHKEMCE BOZMAA UYULARAK LEHE KARAR VERILMESI, DIRENILMEMESI GEREKIR, SIRAYETIN MÜMKÜN OLDUĞU HALDE MAHKEMECE BUNA KARAR VERILIR BU AŞAMADA SIRAYET KONUSU LEHE HUSUSLAR HAKKINDA KYB YOLUNA BAŞVURULAMAZ, MAHKEMECE SIRAYET YAPILMASI RED OLUR BUNA KARŞI KYB YOLUNA GIDILEBILIR
"İçtihat Metni"Sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. ile inceleme dışı sanıklar T. Y. ve G. D.’in nitelikli iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/2-4, 119/1-c, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık T. Y. dışındaki sanıkların gözaltında ve tutuklulukta geçirdikleri sürelerin TCK’nın 63. maddeleri gereğince cezalarından mahsubuna ve sanık M. Ş. hakkındaki cezanın aynı Kanun’un 58. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Çorlu 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.03.2012 tarihli ve 74-184 sayılı hükümlerin inceleme dışı sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 23. Ceza Dairesince 11.05.2016 tarih ve 20404-6137 sayı ile; "Dosya içindeki 25.05.2011 tarihli 188.902 sayılı TREDAŞ cevabi yazısı ile davaya konu binanın TREDAŞ İşletme Müdürlüğüne ait Avlanbey Dağıtım Merkezi adı altında Ulaş Trafo Merkezinden gelen enerjiyi Vakıflar Köyü, Ulaş Beldesi ve Marmaracık Beldesi bölgesindeki sanayi abonelerinin elektrik ihtiyacını karşılayan dağıtım merkezi olduğu, normal şartlar altında içinde personel bulunmayan, ihtiyaç duyulması halinde TREDAŞ personelinin içine girerek elektrik açma-kesme işlemlerini yaptığı, işyerinin kanunda kişinin meslek ve sanatını icra ettiği veya ticari faaliyetini gösterdiği yer olarak tanımlanması karşısında; suça konu yerin elektrik dağılımının yapıldığı trafo olduğu, trafoda herhangi bir şekilde mesleki ve ticari faaliyet yürütülemeyeceğinden unsurları itibariyle oluşmayan işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden oluşa uygun olmayan/yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş, sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 09.11.2018 tarih ve 89899 sayı ile; söz konusu bozma sebeplerinin, haklarındaki mahkûmiyet hükümleri Yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleşen sanıklar hakkında da uygulanması gerektiği düşüncesiyle kanun yararına bozma yoluna başvurulması üzerine ise Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 06.02.2019 tarih ve 7567-2525 sayı ile; talebin reddine karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca da 29.04.2019 tarih ve 89899 sayı ile; "Yüksek Daire ile Başsavcılığımız arasında itirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçundan sanıklar T. Y., G. D., T. Y., C. A., E.Ç. ve M. Ş.’in cezalandırılmasına dair Çorlu 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.03.2012 tarihli 74-184 sayılı kararının sanıklar T. Y., C. A., E.Ç. ve M. Ş. yönünden temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra, anılan kararın diğer sanıklar T. Y. ve G. D. yönünden temyiz edilmesi sonucu Yargıtay tarafından bozulması üzerine 1412 sayılı CMUK'un 325. maddesi gereğince, bozma kararının sanıklar T. Y,.C. A., E. Ç. ve M. Ş.'e sirayet ettirilmesinin mümkün olup olmadığının tespitine ve sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. yönünden unsurları oluşmayan iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçundan beraat kararı verilmesi gerekliliği nedeniyle ihbar edilen kanun yararına bozma talebinin kabul edilip edilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir. 1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 'Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti' başlıklı 325. maddesi; 'Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler' şeklinde, benzer düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CMK'nın 'Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi' başlıklı 306. maddesi ise; 'Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar' biçiminde düzenlenmiş olup, hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde yerel mahkeme hükmü, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır. Ancak sirayetin mümkün olabilmesi için 'uygulanması olanağının' bulunması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre; sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. ve inceleme dışı sanıklar T. Y. ve G. D.'in iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin hükümlerin sanıklar T. Y. ve G. D. tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 23. Ceza Dairesi tarafından 11.05.2016 tarihli 2015/20404 esas, 2016/6137 karar sayılı ilamıyla sanıklar T. ve G. yönünden bozulmasına karar verildiği, sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. yönünden verilen hükümlerin ise temyiz edilmeksizin kesinleştiği, Adalet Bakanlığınca sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. yönünden kesinleşen yerel mahkeme hükmünün kanun yararına bozulması istemiyle talepte bulunulduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarnamesi üzerine anılan talebi inceleyen Özel Dairece; bozmanın, yerel mahkemece sanıklar T. Y., C. A., E.Ç. ve M. Ş.'e sirayet ettirilerek, buna göre hüküm kurulması mümkün olduğundan, bu yol tüketilmeksizin de kanun yararına bozmaya başvurulamayacağı belirtilerek kanun yararına bozma talebinin reddine karar verildiği anlaşılmış ise de; Çorlu 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından sanıklar T. Y. ve G. D. yönünden Yargıtay 23. Ceza Dairesinin 11.05.2016 tarihli bozma ilamına uyulmasına karar verildiği ancak temyiz dışı sanıklar T. Y., C. A., E.Ç. ve M. Ş.'e bozmanın sirayet ettirilmediği, bozma doğrultusunda anılan mahkemenin 05.10.2016 tarihli 2016/405 esas, 2016/657 karar sayılı kararı ile sanıklar T. Y. ve G. D.'in beraatlerine hükmolunduğu, beraat hükümlerinin temyiz edilmeksizin kesinleştiği, bozma sirayet ettirilmediğinden sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. hakkında aynı suçtan verilen 06.03.2012 tarihli ilk kararın ise temyiz edilmeksizin 14.06.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. ve inceleme dışı sanıklar T. Y. ve G. D.'in birlikte işledikleri aynı suç nedeniyle mahkûmiyetlerine karar verilmesi, yerel mahkemece haklarında verilen hükümlerin temyiz edilebilir nitelikte olması ve inceleme dışı sanıklar T. Y.ve G. D. hakkındaki bozmanın diğer sanıkları etkilemesi nedenleriyle Özel Daire kararındaki söz konusu bozma sebebinin sirayet ettirilebileceği hususunda tereddüt bulunmamakla birlikte, bozmadan sonra inceleme dışı sanıklar T. Y. ve G. D. hakkında kurulan beraat hükümlerinin kesinleşmesi karşısında, anılan bozma nedenlerinin sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş.'e sirayet ettirilmesi olanağı bulunmamaktadır. Nitekim, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22.11.2018 tarih ve 2018/7267 esas, 2018/20255 karar sayılı ilamına konu olan benzer bir uyuşmazlıkta, inceleme dışı sanıklar hakkındaki kararların kesinleşmesi nedeniyle sirayet olanağı ortadan kalkmış olduğu gerekçesiyle kanun yararına bozma talebi kabul edilmiş, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 19.02.2019 tarih ve 2017/5601 esas, 2019/2952 karar sayılı ilamında ise benzer bir uyuşmazlıkta kanun yararına bozma yolunun açık olduğu vurgulanmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere, sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. hakkında iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçundan Çorlu 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kurulan 06.03.2012 tarihli ve 2009/74 esas, 2012/184 karar sayılı hükmün kanun yararına bozma isteminin reddine ilişkin Yüksek 18. Ceza Dairesinin kararının isabetli olmadığı” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulmuştur. CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 26.06.2019 tarih ve 5592-11228 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARI İnceleme dışı sanıklar T.Y. ve G. D. hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş, iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün ise lehe bozulmasına karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme; söz konusu lehe bozmanın, haklarında hırsızlık, mala zarar verme ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşen sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş.’e sirayeti hususu ile sınırlı olarak yapılmıştır. Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; inceleme dışı sanıklar T. Y. ve.G. D. hakkında nitelikli iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin Özel Dairece verilen bozma sebeplerinin sanıklar T. Y., C. A., E.Ç. ve M. Ş.’e sirayetinin mümkün olup olmadığının ve bu hususun kanun yararına bozma yolu ile incelenip incelenemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından; Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.01.2009 tarih ve 168-99 sayı ile; sanıklar T. Y., C. A., E.Ç. ve M. Ş. ile inceleme dışı sanıklar T. Y. ve G. D. hakkında, diğer suçların yanı sıra, nitelikli iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/2-4, 119/1-c, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, Çorlu 1. Asliye Ceza Mahkemesince 06.03.2012 tarih ve 74-184 sayı ile; sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. ile inceleme dışı sanıklar T. Y. ve G. D.’in nitelikli iş yeri okunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/2-4, 119/1-c, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık T. Y. dışındaki sanıkların gözaltında ve tutuklulukta geçirdikleri sürelerin TCK’nın 63. maddeleri gereğince cezalarından mahsubuna ve sanık Mustafa Şahin hakkındaki cezanın aynı Kanun’un 58. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği, söz konusu hükümlerin sanıklar T. Y., C. A., E.Ç. ve M. Ş. bakımından temyiz edilmeksizin kesinleştiği, Hükümlerin inceleme dışı sanıklar G. D. ve T. Y. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 23. Ceza Dairesince 11.05.2016 tarih ve 20404-6137 sayı ile; “Dosya içindeki 25.05.2011 tarihli 188.902 sayılı TREDAŞ cevabi yazısı ile davaya konu binanın TREDAŞ İşletme Müdürlüğüne ait Avlanbey Dağıtım Merkezi adı altında Ulaş Trafo Merkezinden gelen enerjiyi Vakıflar Köyü, Ulaş Beldesi ve Marmaracık Beldesi bölgesindeki sanayi abonelerinin elektrik ihtiyacını karşılayan dağıtım merkezi olduğu, normal şartlar altında içinde personel bulunmayan, ihtiyaç duyulması halinde TREDAŞ personelinin içine girerek elektrik açma-kesme işlemlerini yaptığı, işyerinin kanunda kişinin meslek ve sanatını icra ettiği veya ticari faaliyetini gösterdiği yer olarak tanımlanması karşısında; suça konu yerin elektrik dağılımının yapıldığı trafo olduğu, trafoda herhangi bir şekilde mesleki ve ticari faaliyet yürütülemeyeceğinden unsurları itibariyle oluşmayan işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden oluşa uygun olmayan/yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi” isabetsizliğinden hükümlerin bozulmasına karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 09.11.2018 tarih ve 2018/89899 sayı ile; bozma kararında yer alan düşüncelerle sanıklar hakkında temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hükümlerin kanun yararına bozulması isteminde bulunulduğu, Yargıtay 18. Ceza Dairesince 06.02.2019 tarih ve 7567-2525 sayı ile; “Yargıtay 23. Ceza Dairesinin 11.05.2016 tarih 2015/20404 esas ve 2016/6137 sayılı kararı ile yapılan bozmanın, aynı suçu temyiz eden sanıklarla birlikte işleyen sanıklar M. Ş., C. A., E. Ç. ve T. Y.'nın hukuki durumunu da etkilemesi nedeniyle, temyiz davası açma hakkından yararlanamayan sanıkların yasal şartları oluştuğundan 1412 sayılı CMUK'un 325. maddesi gereğince, bozma kararının sirayet ettirilmesi suretiyle mahallinde yargılamaya devam edilebilecektir. Bozma ilamına uyulması veya farklı gerekçeyle karara direnilmesi yönünde yeni bir hüküm kurulması da mümkündür. İncelenen dosyada, yasaya aykırılığı, hükmün kesinleşmesini ve infazını engelleyen usule ilişkin yasal düzenleme mevcut iken, bu yolun kullanımına başvurulmaksızın, olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilmesi hukuka aykırıdır.” açıklamalarına yer verilerek kanun yararına bozma isteminin reddine karar verildiği, Anlaşılmıştır. Çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her biri diğerlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma hakkına sahiptir. Kural olarak sanıklardan birinin verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusu, diğer sanıklar hakkında verilen hükümleri kapsamaz. Kanun yoluna başvurulmayan diğer sanıklar hakkında verilen hüküm, kanun yoluna başvurma için öngörülen sürenin sonunda kesinleşir. Bu durum, “davasız yargılama olmaz” ilkesinin bir sonucudur., Ancak temyiz kanun yolu bakımından, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda gerekse 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, ilgili hükümlerdeki koşullar oluştuğu takdirde, temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmaları kabul edilmiştir. Buna; “bozmanın sirayeti”, “bozma kararının genişleme etkisi” ya da “teşmili (yayılma) etkisi” denilmektedir. 1412 sayılı CMUK'un, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken “Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti” başlıklı 325. maddesi; “Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler.” şeklinde, Benzer düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CMK’nın “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 306. maddesi ise; “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” biçiminde düzenlenmiş olup, hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde Yerel Mahkeme hükmü, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır. Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise, temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır. Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için bu aşamada "kanun yararına bozma" kanun yoluna değinilmesinde yarar bulunmaktadır. Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen, 5320 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CMUK'da ise “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir. CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir. Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Kanun yararına bozma talebinin Yargıtayca yerinde görülebilmesi için bu yola konu edilen hukuka aykırılıkların ciddi olması ve hakkındaki hüküm kesinleşmiş olan kişinin hukuki durumunu etkilemesi gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;Sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. ile inceleme dışı sanıklar T. Y. ve G. D.’in nitelikli iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/2-4, 119/1-c, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık T. Y. dışındaki sanıkların gözaltında ve tutuklulukta geçirdikleri sürelerin TCK’nın 63. maddeleri gereğince cezalarından mahsubuna ve sanık Mustafa Şahin hakkındaki cezanın aynı Kanun’un 58. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin hükümlerin inceleme dışı sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 23. Ceza Dairesince; davaya konu TREDAŞ İşletme Müdürlüğüne ait trafonun iş yeri niteliğinde bulunmaması nedeniyle unsurları oluşmayan iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan beraat kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin ise temyiz edilmeksizin kesinleştiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu bozma sebeplerinin, haklarındaki mahkûmiyet hükümleri Yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleşen sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş. hakkında da uygulanması gerektiği düşüncesiyle kanun yararına bozma yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 18. Ceza Dairesince; incelenen dosyada yasaya aykırılığı, hükmün kesinleşmesini ve infazını engelleyen usule ilişkin sirayet yolu mevcut iken bu yola başvurulmaksızın olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu ve anılan talebin Özel Dairece reddine karar verildiği olayda;Özel Daire bozma kararının lehe olması sebebiyle sanıklar T. Y., C. A., E. Ç. ve M. Ş.'in hukuki durumlarını etkilemesi, bozma üzerine inceleme dışı sanıklar T. Y. ve G. D. hakkında yapılan yargılama neticesinde verilen beraat hükümlerinde sirayet hususuna değinilmemesinin bu kurumun sanıklar hakkında uygulanma ihtimalini ortadan kaldırmayacak olması, Yerel Mahkemece sirayet hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi hâlinde sanıklar tarafından kanun yararına bozma yoluna başvurulmasında hukuki bir engel bulunmaması, Ceza Muhakemesi Kanunu sistematiğinde sirayet kurumunun (CMK'nın 306. maddesi) kanun yararına bozma yolundan (CMK'nın 309. maddesi) önce düzenlenmesi ve makul sürede yargılanma ilkesi ile usul ekonomisi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; inceleme konusu dosyada öncelikle lehe bozma kararının sanıklara sirayeti kurumunun işletilmesi, bunun mümkün olmaması durumunda ise kanun yararına bozma yolunun değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, bu aşamada kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağı kabul edilmelidir. Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu