Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY 4. CEZA DAIRESI (KYB)

4. Ceza Dairesi         2021/30833 E.  ,  2021/28223 K.BASIT YARGILAMA USULÜNE TABI OLAN TEHDIT VE KASTEN YARALAMA SUÇLARI BU USULE TABI OLMAYAN 125/3-A,4 MADDELERINDE DÜZENLENEN HAKARET SUÇU ILE BIRLIKTE IŞLENIRSE BASIT YARGILAMA USULÜNAE TABI OLMAMASITÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) HAKARET
"İçtihat Metni"Basit yaralama, hakaret ve tehdit suçlarından sanık B. K. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2,3-c, 106/1-1.cümle, 125/1, 125/3-a, 125/4, 62/1 ve 53/1. maddeleri gereğince 6 ay hapis cezası (2 kez), 5 ay hapis cezası ve 11 ay 20 gün hapis cezası (3 kez) ile cezalandırılmasına dair Antalya 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2020 tarihli ve 2019/367 esas, 2020/668 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi. İstem yazısında; "1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 251. maddesinde, "Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir" şeklinde, Geçici 5. maddesinde yer alan, "(1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla; ...c) 250 nci maddede düzenlenen seri muhakeme usulü ile 251 ve 252 nci maddelerde düzenlenen basit yargılama usulüne ilişkin hükümler, 1/1/2020 tarihinden itibaren uygulanır. d) 1/1/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz" şeklindeki düzenlemeler ile, Anayasa Mahkemesinin 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı kararı ile geçici 5. maddenin d bendinde yer alan “…kovuşturma evresine geçilmiş,…” ibaresinin aynı bentte yer alan “…basit yargılama usulü…” yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu iptal kararının 5271 sayılı Kanun'un 251. maddesinde işaret edilen hakkında basit yargılama yapılması mümkün görülen ancak 01/01/2020 tarihinden önce kovuşturma aşamasına geçildiği için basit yargılama yapılmayan suçlara ilişkin görülmekte olan davalarda gözetilmesinin gerektiği, Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15/10/2020 tarihli ve 2020/8330 esas, 2020/13766 karar sayılı ilamında ''...17/10/2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nin 251/1. maddesine göre, “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki hükme, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesinde yer alan geçici 5/1-d. maddesi ile “01/01/2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklinde sınırlama getirilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin, 19/08/2020 tarih ve 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 Esas ve 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile “...kovuşturma evresine geçilmiş...” ibaresine ilişkin esas incelemenin aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği, böylece “kovuşturma evresine geçilmiş basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden iptal kararı” verildiği anlaşılmakla; her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez ise de, CMK’de yapılan değişikliklerin derhal uygulanması ilkesi geçerli olsa da, iptal kararının sonuçları itibariyle Maddi Ceza Hukukuna ilişkin olduğu, zira CMK’nin 251/3. maddesinde “Basit yargılama usulü uygulanan dosyalarda sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir” şeklindeki düzenleme gereği maddi ceza hukuku anlamında sanık lehine sonuç doğurmaya elverişli olduğundan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesinin (Scoppola v İtalya (No: 3 – GC), No: 126/05, 22 Mayıs 2012) kararında belirtildiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Kanunsuz ceza olmaz” başlıklı 7. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK'nin 7. ve 5271 sayılı CMK’nin 251. maddeleri uyarınca dosyanın “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerle 6723 sayılı Kanunun 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,'' şeklinde belirtildiği üzere, sanığın mahkumiyetine konu suçun, 5271 sayılı Kanunu'nun 251. maddesi gereğince basit yargılama usulüne tabi olduğu, kararın ise 16/10/2020 tarihinde verildiği anlaşılmakla, karar tarihi itibariyle belirtilen iptal kararı sonrasında sanık hakkında basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmayacağı hususunda Mahkemesince bir değerlendirme yapılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde, 2- Sanığın Yaşam Hastanesinde çalışan teknisyen ve doktorlara ''senin de a..na koyarım, o..pu çocuğu, seni s.keceğim, ananı avradını s.keceğim, a.ına koduğumun çocuğu'' şeklinde hakaretlerde bulunduğu, olayda her ne kadar mahkemesince sanık hakkında her üç katılana yönelik hakaret eylemleri nedeniyle katılan sayısınca 3 kez hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, 5237 sayılı Kanun'un 43/2. maddesi uyarınca aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği cihetle, sanığın adı geçen müştekilere yönelik hakaret eylemini aynı suç işleme kararı içinde işlediği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir. Hukuksal Değerlendirme: 1) "1" numaralı istem açısından, Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşılmıştır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Basit yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesi; "(1) Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.(Ek cümle:8/7/2021-7331/23 md.)175 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulü uygulanmaz." hükmü yer almaktadır. (2) Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir. (3) Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanunu'nun 61. maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223. maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir. (4) Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. (5) Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir. (6) Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir. (7) Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz. (8) Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz." şeklinde düzenlenmiştir. İncelenen somut olayda; sanık hakkında kasten yaralama, tehdit, hakaret suçlarından 04.04.2019 tarihinde iddianame düzenlenerek iddianamenin kabulü ile kovuşturma evresine geçildiği, 16.10.2020 tarihinde ise atılı suçlardan sanığın mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkumiyete konu basit yargılama usulünü tabi olan tehdit ve kasten yaralama suçları bu usule tabi olmayan TCK'nın 125/3-a,4. maddesinde düzenlenen hakaret suçu ile birlikte işlendiği anlaşıldığından kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. 2) "2" numaralı istem açısından, 5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir. Buna göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararının icrası çerçevesinde bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi veya birden fazla kişiye karşı aynı suçun tek bir fiille işlenmesi gerekmektedir. Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnaları olarak, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulunun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.) İnceleme konusu somut olayda; sanığın, acil tıp teknisyenine hakaret ettikten hemen sonra doktorlara hakarette bulunduğunun anlaşılması karşısında, aynı olayın devamı kapsamında aynı yer ve zaman dilimi içerisinde gerçekleştirilen hakaret suçunun, hukuken tek bir fiille gerçekleştirildiği anlaşıldığından, sanık hakkında, TCK’nın 125/3-a maddesi uyarınca tek ceza verilip, bu cezanın aynı Kanunun 43/2. Maddesi uyarınca arttırılması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırı bulunmuştur. Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemi doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden, 1- (1) numaralı istem yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNİN REDDİNE, 2- Sanık B. K. hakkında hakaret suçundan, Antalya 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2020 tarihli ve 2019/367 esas, 2020/668 sayılı kararı ile kurulan hükümlerin, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 3- Aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası gereğince, sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, sanık hakkında TCK’nın 125/3-a. maddesi uyarınca tayin edilen 1 yıl hapis cezasından, aynı Kanun'un 125/4. maddesi gereğince 1/6 oranında artırım yapılarak 1 yıl 2 ay hapis cezası ile CEZALANDIRILMASINA, sanığın eylemini tek bir fiille birden fazla kişiye karşı gerçekleştirdiği anlaşıldığından TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca mağdur sayısına göre takdiren 1/3 oranında artırım yapılarak 1 yıl 6 ay 20 gün hapis cezası ile CEZALANDIRILMASINA ve TCK'nın 62. maddesi uygulanarak sonuç cezanın 1 yıl 3 ay 16 gün hapis cezası olarak belirlenmesine, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına, kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı'na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 01/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu