Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY 4. CEZA DAIRESI (KYB)

4. Ceza Dairesi         2021/1374 E.  ,  2021/14568 K.SANIK HAKKINDA DAHA ÖNCEDEN HAGB KARARI MEVCUT OLDUĞUNDAN YENIDEN HAGB KARARI VERILEMEYECEĞINE ILIŞKIN SOMUT OLAYDA SUÇ TARIHI VE KESINLEŞME TARIHLERININ 28/06/2014 TARIHI BAZ ALINARAK YORUMLANDIĞI ILAM.KESINLEŞEN BIR HÜKMÜN INFAZI SIRASINDA 6763 SAYILI KANUN UYARINCA UZLAŞMA YÖNÜNDEN YENIDEN DEĞERLENDIRME YAPILABILECEĞI, BU HALDE KYB YOLUNDAN ÖNCE UYARLAMA TALEBINDE BULUNULMASI GEREKTIĞINE DAIR ILAM. TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 29TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 106
"İçtihat Metni"TÜRK MİLLETİ ADINAY A R G I T A Y İ L A M I
Esas No : 2021/1374 Karar No : 2021/14568Tebliğname No : KYB - 2020/113086
Tehdit ve kasten yaralama suçlarından sanık S. Ö.'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1, 29, 62, 86/2, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 3 ay 22 gün hapis ve 1.500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair Didim (Yenihisar) 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/11/2014 tarihli ve 2014/484 esas, 2014/287 sayılı kararına karşı müşteki vekili tarafından yapılan itirazın kabulüne, adı geçen kararın kaldırılmasına dair Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/03/2015 tarihli ve 2015/213 değişik iş sayılı kararı ile bu karar sonrasında yapılan yargılama neticesinde tehdit ve kasten yaralama suçlarından sanığın 106/1-1. cümle, 29, 62, 86/2, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 3 ay 22 gün hapis ve 1.500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Didim (Yenihisar) 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/10/2015 tarihli ve 2015/416 esas, 2015/770 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.İstem yazılarında;"1-Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/03/2015 tarihli ve 2015/213 değişik iş sayılı kararı yönünden yapılan incelemede; Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesince "6545 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 231/8 maddesi gereğince denetim süresi içerisinde hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceğinin belirtildiği, sanık S. Ö.'in adli sicil kaydının incelenmesinde daha önce hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu nedenle sanık hakkında CMK'nın 231. maddesinin uygulanması için gerekli şartların oluşmadığı" gerekçesiyle itirazın kabulüne karar verilmiş ise de;Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08/11/2018 tarihli ve 2018/4555 esas, 2018/19259 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle eklenen "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" şeklindeki düzenlemenin incelemeye konu suç tarihinin ve adli sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kaydın kesinleşmesinin 28/06/2014 ve sonrası olması halinde uygulanabileceği hususu nazara alınarak yapılan değerlendirmede,Somut olayda, sanığın adlî sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, suç tarihi 12/06/2009, karar tarihi 26/04/2010 olan ve 04/05/2010 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin Yenihisar 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/679 esas, 2010/344 sayılı kararının, 28/06/2014'ten önce kesinleştiği, atılı suçların da 6545 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce 14/01/2014 tarihinde işlendiği, dolayısıyla sanığın adlî sicilindeki kaydın sanık yönünden ikinci suç için yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceği gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir
2- Didim (Yenihisar) 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/10/2015 tarihli ve 2015/416 esas, 2015/770 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik neticesinde, sanığın mahkumiyetine esas tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı, kasten yaralama suçunun ise suç tarihi itibariyle 5271 sayılı Kanun'un 253/3-son cümlesi uyarınca tehdit suçuyla birlikte işlenmesi halinde uzlaştırma kapsamında bulunmadığı, ancak bahse konu yeni düzenleme ile tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı cihetle, her iki suç yönünden uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir. Hukuksal Değerlendirme:A- (1) numaralı talep yönünden yapılan incelemede; Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunun 7. maddesiyle "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;1) Suça ilişkin olarak;a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,2) Sanığa ilişkin olarak;a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
 
Ayrıca, 5271 sayılı CMK’nın “hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlığını taşıyan 231. maddesinin 8. fıkrasında; "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/06/2014-6545 S.K./72. md) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. ...” hükmü yer almaktadır.Yukarıda yer verilen kanuni düzenlemeye göre; hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık, 5 yıl süreyle denetime tabi tutulacak ve bu süre içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi halinde yapılacak yargılamada mahkumiyetine karar verildiği takdirde bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyecektir. CMK'nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle eklenen "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" şeklindeki düzenleme, incelemeye konu suç tarihinin 28/06/2014 ve sonrası olması ile adli sicil kaydındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde uygulanabilecektir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır. İnceleme konusu somut olayda; sanığın Didim(Yenihisar) 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 27.11.2014 tarih, 2014/484 esas,2014/287 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararına yapılan itiraz üzerine kararın itiraz mercii tarafından kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Yargılamaya konu olayda suç tarihinin 09.01.2014 olduğu, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına gerekçe olarak gösterilen Yenihisar Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2009/679 esas, 2010/344 karar sayılı dosyası kapsamında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşme tarihinin ise 26.04.2010 tarihi olduğu, dolayısı ile bu dosya kapsamındaki suç tarihinden önce kesinleşmesi ve bu dosyanın suç tarihinin de 28.06.2014 tarihinden önce olması nedeniyle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel bir durumun bulunmadığı anlaşıldığından, itiraz mercii tarafından itirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde itirazın kabulüne karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. B- (2) nolu talep yönünden yapılan incelemede ise; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur." şeklinde düzenleme karşsında, kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.
 
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarih, 2014/13-194 Esas ve 2016/466 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK'nın ''zaman bakımından uygulama'' başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki ''suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına'' dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ''Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını'' taşıyan 98/1. maddesinde ''Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.'' amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edilmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendine mevcut (2) ve (3) numaralı alt bentlerden sonra gelmek üzere (3), (5) ve (6) numaralı alt bentler eklenmiştir. Bu bentlere göre, tehdit (madde 106, birinci fıkra), hırsızlık(madde 141), dolandırıcılık (madde 157) suçları uzlaşma kapsamına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile "ibaresi madde metninden çıkırılmış, aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz" şeklindeki düzenlemede bir değişiklik yapılmamıştır. 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde sanığa yükletilen TCK'nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı, birlikte işlenen TCK'nın 125/1. maddesindeki hakaret suçu ile aynı Kanunun 86/2. maddesindeki yaralama suçunun da uzlaştırma kapsamında olması gözetilerek uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Ancak; Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay Ceza Dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
 
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli ve 06/12/2016 tarih, 2014/13-194 Esas ve 2016/466 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK'nın ''zaman bakımından uygulama'' başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki ''suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına'' dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ''Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını'' taşıyan 98/1. maddesinde ''Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.'' amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edildiğinden, kesinleşen hükmün infaz sırasında 6763 sayılı Kanun değişikliğiyle getirilen uzlaşma düzenlemesinin hükümlü yönünden yeniden değerlendirilmesi imkanının bulunduğu, uyarlama yoluna başvurulmadan kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu ve şu aşamada kanun yararına bozma yoluyla giderilmesi gereken bir hukuka aykırılık tespit edilmediği anlaşıldığından kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmiştir. Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın düzenlediği tebliğnamedeki 1 no'lu düşünce yerinde görüldüğünden, 1) Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 25.03.2015 tarihli ve 2015/213 değişik iş sayılı kararının, CMK'nın 309/3. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 2) CMK'nın 309/4-a maddesi gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı'na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, B-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki 2 no'lu düşünce yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 20/05/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu