Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY 11. CEZA DAIRESI (KYB)

11. Ceza Dairesi         2021/41585 E.  ,  2022/1404 K.YENİ DELİL NİTELİĞİNDE OLDUĞU İDDİA EDİLEN BELGELERİN DEĞERLENDİRİLMESİNDE HATAYA DÜŞÜLMESİTÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) DOLANDIRICILIK
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 23.08.2021 tarih ve 2020/13839 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 29.09.2021 tarih ve KYB-2021/107265 sayılı ihbarname ile;Tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı suçundan şüpheliler A. H., N. T. ve S. H. haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 01.03.2018 tarihli ve 2017/157244 soruşturma, 2018/19996 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 09.04.2018 tarihli ve 2018/1869 değişik iş sayılı kararını müteakip, müşteki vekilinin soruşturmaya ilişkin yeni delil niteliğinde olduğunu iddia ettiği belgeler sunarak şüpheliler hakkında bahse konu kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın kaldırılarak kamu davası açılmasını talep etmesi üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu talebin itiraz mahiyetinde değerlendirilmesi için dosyanın gönderildiği mercii tarafından, yeni delillerin itirazın reddine karar veren mercii İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 07.10.2019 tarihli ve 2019/3943 değişik iş sayılı kararını müteakip, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu talebin değerlendirilmesi için dosyanın gönderildiği mercii tarafından, gönderilen itiraz dilekçesinin UYAP'tan doğru teknik yollarla gönderilmediğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 26.12.2019 tarihli ve 2019/5800 değişik iş sayılı kararını müteakip, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu talebin itiraz mahiyetinde değerlendirilmesi için dosyanın gönderildiği mercii tarafından, talep hakkında çelişki oluştuğundan bahisle soruşturma dosyasının işlemsiz iadesine ilişkin İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 08.01.2020 tarihli ve 2020/23 değişik iş sayılı kararını müteakip, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca müşteki vekilinin soruşturmaya ilişkin yeni delil niteliğinde olduğunu iddia ettiği belgeler sunarak şüpheliler hakkında bahse konu kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın kaldırılarak kamu davası açılmasını talep etmesi üzerine, itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 05.03.2020 tarihli ve 2020/836 değişik iş sayılı kararının "1)İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 09.04.2018 tarihli ve 2018/1869 değişik iş sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;Dosya kapsamına göre; müşteki vekilinin şikayet dilekçesinde özetle; şüphelilerden A. ile S. evli oldukları ve müştekinin komşusu olması sebebiyle tanıştıklarını, şüpheli N. şüpheli S. annesi olduğunu, müştekinin gayrimenkul yatırımları yaptığını ve taşınmazları ihya ederek kiraya verdiğini, müştekinin İ. Cad. B. p. arkasında yer alan bir taşınmazını şüpheli A.hostel yatırımı için kiralamak istediğini ve bu konuda anlaştıklarını, akabinde şüpheli A. bu iş için şirket kuracağını başka ortakları biraraya getirerek geliştireceğini belirterek müştekiye sermaye koyarak ortak olmasını önerdiğini, müştekinin de sınırlı ortaklığı kabul ettiğini, böylece müştekinin yaklaşık %9 oranında ortak olduğu U. K. A.Ş. 'nin kurulduğunu, A grubu imtiyazlı hisseler şüpheliler S. ve A. H. ile şüpheli A. kuzeni şüpheli Y. B. ve şüpheli A.kız kardeşi Aydan Serter'e ait olduğunu, yani imtiyazlı hisselerin aynı aileden kişilere ait olup oranın %50'den fazlaya tekabül ettiğini, şirkete şüpheliler A. ve S. hakim olduklarını, şirketin 4 yıldır fiilen bu kişiler tarafından yönetildiğini, şirketin kredi ihtiyacı olduğundan bahisle bankalardan kredi alındığını, son olarak TEB A. ş. kredi alındığını ve müştekiye tüm ortakların kefil olmaması halinde kredinin onaylanmayacağının söylenmesi üzerine diğer ortaklarla birlikte müştekinin 3.500,000,00 Türk lirası tutarındaki krediye müteselsil kefil olmalarının sağlandığını, şirket borçlarının ödenmemesi üzerine Banka tarafından tüm kefillere ihtarname gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul 34. İcra Müdürlüğünün 2017/25066 esas sayılı dosyasından takip başlatıldığını, takip kesinleşmeden önce dosyayı şüpheli N. T. 3.640.000,00 Türk lirası ödeyerek Üsküdar 6. Noterliğinin 57667 yevmiye numaralı temliknamesiyle borcun teminatını oluşturan iki ipotekle birlikte temlik aldığını, borçlulardan N. A. borca itiraz ettiğini, diğer borçluların itiraz etmeyerek takibin kesinleştiğini, her iki ipoteğin de bedel alınmaksızın şüpheli N. tarafından fekkedildiğini, borcu karşılayacak iki ipotek olmasına ve diğer borçlular bakımından takip kesinleşmesine rağmen şüpheli N. başkaca bir işlem yapmadığını, iki ipotek fekkedildiğinden rücu prosedürü kullanılmaksızın borcun tamamının müştekiden alınacağını ve müştekinin de rücu etmesinin önünün tıkandığını, şüpheliler S. ve A. Rücu edilmesinin önüne geçmek için ellerindeki taşınmazların satışa çıkarıldığını, ipoteklerin de fekki sağlanarak satışa hazır hale getirildiğini, ayrıca ortak olunan şirketin de içinin boşaltıldığını, şüpheli N. 3.640.000,00 Türk lirası alacağı için 8.600.000,00 Türk lirası tutarındaki ipotekleri bedelsiz fekketmesi ve takibin kesinleştiği borçlular aleyhine herhagi bir işlem yapmamış olması, kızı ve damadının borçlu olduğu dosyayı temlik alarak müvekkili aleyhine dava açması, yine davacının kuzeni olan Y. B. aleyhine de bir işlem yapmamış olması, diğer borçlu A. ipoteğini de bedelsiz fekketmesi hususlarından dolayı hileli, muvazaalı temlik ile şüpheliler tarafından nitelikli dolandırıcılık suçunun işlendiğinin iddia edildiği somut olayda, yürütülen soruşturma sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, olayda şüphelinin kullanmış olduğu iddia edilen beyanların basit yalan nitelikte olduğu, anonim şirket ortağı olan müştekinin denetleme imkanının ortadan kaldırılmadığı, taraflar arasında şirket yönetiminden kaynaklı hukuki bir ihtilafın bulunduğu, bu haliyle müştekinin şikayetine konu olayda dolandırıcılık suçunun hile ve desise unsurlarının oluşmadığı tüm dosya kapsamından anlaşıldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; şüpheli N. kızı ve damadı olan şüphelilere ait 3.640.000,00 Türk lirası tutarındaki borcu temlik alması akabinde, borcun teminatı ipotekleri bedelsiz şekilde fekketmesi ve sonrasında yalnızca borca itiraz eden diğer borçlu N. ve müşteki aleyhine itirazın iptali davası açmasının müştekinin payları oranında diğer borçlulara rücu etmesi imkanını ortadan kaldıracağı, müşteki vekili tarafından sonradan ortaya çıkan yeni delil mahiyetinde dosyaya sunulan itirazın iptali davasının reddine ilişkin İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/02/2019 tarihli ve 2017/926 esas, 2019/83 sayılı kararında da, "...temlik sözleşmesinin şeklen geçerli olmasına rağmen ve banka ile davacı arasında bir muvazaa ilişkisi olmamasına rağmen, temlik alınma aşaması ve sonrasındaki işlemlerin gayesinin diğer kredi sözleşmesi borçlularının kredi asıl borçlusu U. ...A.Ş.'nin ortaklarından olan kızı ve damadını özellikle ortadan çıkartarak dosyamız davalılarından bunun tahsili amacı güttüğü, dürüst davranmadığı ve hakkını kötüye kullandığı sabit olmakla davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Davacının davasının reddine karar verilmiş olması ve davacının alacağı temlik alır almaz yapmış olduğu ipotek fekleri, diğer kredi sözleşmesinin tarafı, takip borçlularına karşı herhangi bir girişimde bulunmayıp, sadece dosyamız davalılarına ilişkin davacı olması, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma dosyasına yansıyan beyanları ve takipsizlik kararının gerekçesi dikkate alındığında, davacının, bile bile bankadan temlik aldığı takibe dayalı alacağı ile birlikte devredilen ipotekleri kaldırdıktan sonra, ipotek verenlerin lehine, dosyamız davalılarının zararına olacak şekilde ve onların rücu imkanlarını ortadan kaldıracak şekilde hareket ederek, itirazın iptali davası açtığına kanaat getirildiğinden, bu nedenle kötüniyetli davranmış olması nedeniyle, ayrıca aleyhine takdiren %20 oranında hesaplanan 703.646,4 TL'lik kötüniyet tazminatının da davacıdan alınarak davalılara verilmesine..." şeklinde karar verilmiş olması karşısında,nitelikli dolandırıcılık suçu bakımından delillerin kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu, bu delillerin mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.2)İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 05.03.2020 tarihli ve 2020/836 değişik iş sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;Dosya kapsamına göre, İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 05.03.2020 değişik iş sayılı kararında yer alan, “...müşteki vekilince soruşturma dosyasına ibraz edilen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 04.02.2019 tarih, 2017/926 esas ve 2019/83 karar sayılı ilamı ile şüphelilerden birinin dürüst davranmadığı ve hakkını kötüye kullandığından bahisle kötüniyet tazminatına hükmedildiği, bu hususun başlı başına atılı suçun unsurlarından olan hile unsurunu oluşturmadığı, kaldı ki sunulan kararın da kesinleştiğine dair herhangi bir evrak sunulmadığı, böylece talep konusu evrakların verilen kararı kaldırmaya yeterli ortaya yeni çıkan bir delil olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmakla; kovuşturmaya yer olmadığına dair karar içeriğinde açıklanan gerekçelerle itirazın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir....” şeklindeki gerekçe ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karara ilişkin müşteki vekili tarafından yapılan itirazın reddine karar verilmiş ise de;5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 172. maddesinde yer alan, "(2) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/10 md.; Aynen kabul: 1.2.2018-7072/9 md.) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz." şeklindeki hüküm ile anılan Kanun'un 173. maddesinde yer alan "(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir. (2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir. (3) (Değişik fıkra: 18.06.2014-6545 S.K./71. md) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir. (4) (Değişik fıkra: 25.05.2005-5353 S.K./26.mad) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir. (5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu Madde hükmü uygulanmaz. (6) (Değişik fıkra: 2.1.2017 - 680 S.K.H.K./11. md.; Aynen kabul: 1.2.2018-7072/10 md.) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır." şeklindeki düzenlemeler nazara alındığında, Benzer bir olayla ilgili Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 26.04.2017 tarihli ve 2017/1526 esas, 2017/3449 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 01.03.2018 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazının reddine ilişkin İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 09.04.2018 tarihli ve 2018/1869 değişik iş sayılı kararını müteakip, müşteki vekilinin talebinde gerekçe gösterilen hususların yeni delil niteliğinde olup olmadığı ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılarak dosyanın yeniden ele alınması gerekip gerekmediği konusunda merciince talebin kabulü ya da reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görülmekle, İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 09.04.2018 tarihli ve 2018/1869 değişik iş sayılı kararının ve 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 05.03.2020 tarihli ve 2020/836 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE 27.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu