Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2020/6859 E. , 2021/280 K.
"İçtihat Metni"T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/6859
Karar No : 2021/280
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- …, …, 7- …
VEKİLLERİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, davacıların eşi ve babaları olan ...'in ölümünde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla miktar artırım dilekçesiyle birlikte 235.981,00 TL maddi ve 400.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumu 8. İhtisas Kurulunun 30/05/2018 tarihli raporu doğrultusunda, davacılar yakınının zamanında tanısı konularak uygun tedavi edilmiş olsa dahi kurtulmasının kesin olmadığı, bu nedenle hatalı uygulama ile ölüm arasında kesin bir illiyet bağı kurulamadığı ve hasta yakınlarının istenilen 112 acil servis ambulansını beklemeden hastalarını hastaneden götürme eylemlerinin de ölüm üzerinde etkisinin bulunduğu belirtilmiş olmakla birlikte, davacıların yakını ...'in epigastrik ağrı, sırta vuran ağrı, 1 gündür olan epigastrik bölgede ağrı şikayeti ile Göksun Devlet Hastanesi acile geldiği, EKG istendiği, normal olarak değerlendirildiği, troponin<0,01 olduğu, ancak dosyada mevcut EKG'nin Adli Tıp Kurulunda yapılan incelemesinde, sinüs ritmi olduğu, V3-V4,V5,V6 derivasyonlarında belirgin hiperakut T dalgaları ile birlikte ST elevasyonları olduğu ve akut myokard enfarktüs bulguları olduğunun tespit edildiği, bu nedenle EKG'nin Dr. … tarafından hatalı değerlendirilmiş olduğu, tanısının konulamadığı, miyokard enfarktüsü tanısı alan kişiye antitrombolitik tedavi ve revaskülazisyan tedavilerinin yapılması gerektiği, yapılmamış olmasının ve veya kardiyoloji konsültasyonu istenmemiş olmasının uygulama hatası olduğu, idarenin ajanı olan doktorun hastanın rahatsızlığını teşhis ve tedavide yeterli özeni göstermediği, meslek ve sanatını acemice icra etmek suretiyle müteveffanın ölümünde kusurunun bulunduğu, idarenin tüm ısrarlara rağmen hastayı zamanında sevk etmeyerek ve ambulans vermeyerek hastanın sağlıksız şartlarda sevkine neden olmasında idarenin hizmet kusurunun bulunduğu gerekçesiyle 10.000,00 TL maddi tazminat ile 200.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 28/09/2016 tarihinden itibaren, 225.981,00 TL maddi tazminatın miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği 18/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin ise reddine karar veilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu … İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu, davalı idare ve davalı yanında müdahil tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunun çelişkili, eksik incelemeye dayalı olduğu, dava konusu olayda zarar görenin de kusurunun bulunduğu, bu hususun Mahkeme tarafından dikkate alınmadığı, dava konusu olay sebebiyle devam eden ceza yargılamasının sonucunun beklenmesi gerektiği, davalı yanında müdahil tarafından, davacıların yakınının teşhis ve tedavisinde bir kusurunun bulunmadığı ileri sürülerek Bölge İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, dava konusu olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile ortaya konulduğu belirtilerek temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların eşi ve babası olan ... 05/10/2015 tarihinde rahatsızlanarak yakınları tarafından Göksun Devlet Hastanesi acil servisine saat 03:00'da götürülmüş, ağrı kesici verilerek müşahede altına alındıktan sonra saat 07.00'da fenalaşması üzerine bir kısım tetkikler yapılarak rahatsızlığın devam etmesi üzerine yakınları tarafından sevki istenilmiştir.
...'in üniversite hastanesine sevki planlanmış ancak yakınları ambulansı beklemeden kendi imkanlarıyla hastayı Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesine götürmeye karar vermişlerdir.
... yolda yeniden fenalaşmış, yakınları tarafından Tekir Aile Sağlık Merkezi ile irtibata geçilmiş, Tekir Aile Sağlığı Merkezi 112 acil servisinde çalışan sağlık personeli hastanın epikriz ve sonuçlarını incelemiştir.
Davacılar, Tekir Aile Sağlığı Merkezi 112 acil servisinde çalışan sağlık çalışanlarının hastanın sonuçlarında bir şey olmadığını, durumunun iyi olduğunu söyleyerek hastayı hastaneye götürmeyi reddettiklerini iddia etmişlerdir.
Sağlık çalışanlarının ifade ve tutanaklarına göre ise; hasta yakınlarına, hastaya müdahale edilemeyeceği ancak hastanın hastaneye götürebileceği söylenmiş, ancak hasta yakınları bunu kabul etmemişlerdir.
..., yakınları tarafından kendi imkanlarıyla Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi acil servisine getirilmiş, kalp krizi geçirdiğinin tespit edilmesi üzerine gerekli müdahaleler yapılmasına rağmen 10/10/2015 tarihinde vefat etmiştir.
Davacılar, yakınlarının davalı idarenin ajanları tarafından yapılan yanlış teşhis ve uygulanan yanlış tedavi neticesinde idarenin hizmet kusuru sonucu vefat ettiği iddiasıyla davalı idareye başvurmuş, başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde; adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu, 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu, 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2.,3. ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında bu hizmetten doğan nedenlerle kişilerin uğradığı zararların hizmetin sahibi idarece karşılanması esas olmakla birlikte, tazminata hükmedilirken, olayın meydana geliş şekline göre zarara uğrayan kişilerin de kusurlu olup olmadığının, dolayısıyla olayda müterafik kusur bulunup bulunmadığının da ortaya konulması gerekmektedir. Müterafik kusur (ortak kusur), zarara uğrayanın, zararın doğumuna veya zararın artmasına yardım (etki) etmesidir. Böyle bir durumda, zarara uğrayana ve yakınlarına ödenecek tazminat miktarları müterafik kusur oranında orantısal olarak azaltılmalıdır.
Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup; bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
Adli Tıp Kurumu 8. İhtisas Kurulunun hükme esas alınan 30/05/2018 tarihli raporunda özetle müteveffanın muayene/tedavi süresine yönelik ayrıntılı açıklamalar yapıldıktan sonra, davacıların yakınının ölümünün myokard enfarktüsü ve gelişen komplikasyonları sonucu gerçekleştiği belirtilmiş ve,
"-Adli dosyada kayıtlı tıbbi belgeler incelendiğinde, 05/10/2015 tarihinde rahatsızlanarak Göksun Devlet Hastanesine getirildiği, epigastrik ağrı, sırta vuran ağrı, 1 gündür olan epigastrik bölgede ağrı şikayeti ile acile geldiği, EKG istendiği, normal olarak değerlendirildiği, troponin<0,01 olduğu, ancak dosyada mevcut EKG nin kurulumuzda yapılan incelemesinde, sinüs ritmi olduğu, V3-V4,V5,V6 derivasyonlarında belirgin hiperakut T dalgaları ile birlikte ST elevasyonları olduğu ve akut mokard enfarktüs bulguları olduğunun tespit edildiği, bu nedenle EKG'nin Dr. ... tarafından hatalı değerlendirilmiş olduğu, tanısının konulamadığı, miyokard enfarktüsü tanısı alan kişiye antitrombolitik tedavi ve revaskülazisyan tedavilerinin yapılması gerektiği, yapılmamış olmasının ve veya kardiyoloji konsültasyonu istenmemiş olmasının uygulama hatası olduğu, ancak zamanında tanısı konularak uygun tedavi edilmiş olsa dahi kurtulmasının kesin olmadığı, bu nedenle hatalı uygulama ile ölüm arasında kesin bir illiyet bağı kurulamadığı, hasta yakınlarının istenilen 112 acil servis ambulansını beklemeden hastalarının hastaneden götürme eylemlerinin de ölüm üzerinde etkisinin bulunduğu,
-Hastayı konsülte eden Dr. ... ve hastayı devralıp sevkini planlayan Dr. ...'in uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu,
-Adli dosyada kayıtlı tıbbi belgeler incelendiğinde, 05/10/2015 tarihinde rahatsızlanarak Göksun Devlet Hastanesine kaldırıldığı, burada epigastrik ağrısının olduğu, yapılan tetkiklerde kardiyak sorun düşünülmediği (EKG normal, troponin<0,01), gastroözofageal reflü ön tanısıyla tetkik ve tedadavisi düzenlendiği, maktülün yakınlarının Üniversite hastanesine sevkini istedikleri ancak görevli doktorlar buna gerek görmediği, bunun üzerine kendi imkanları ile götürmeye karar verdikleri ve hastaneden kendi istekleri ile ayrıldıkları, maktülün yolda iken fenalaşması üzerine 112 ekiplerinden yardım istenildiği, 112 komutanın da yakın olması nedeniyle Tekir Aile Sağlık Merkezine yönlendirdiği, orada bulunan sağlık personelinin epikrizlere ve sonuçları incelediği ve sonuçlarında bir şey olmadığını kendilerinin götüremeyeceğini söylediği, burada sağlık çalışanlarının ifade ve tutanaklarına göre ise müdahale edemeyeceklerini hastaneye götürebileceklerini söylediklerini ancak hasta yakınlarının bunu kabul etmeyip hakaret ederek ayrıldıkları kayıtlı olduğu dikkate alındığında kişinin klinik durumu itibari ile ambulansla hastaneye götürülmesi gerektiği, sağlık çalışanlarının ifadelerinin doğru olarak kabulü halinde kendilerine kusur atfedilemeyeceği, hasta yakınlarının ifadelerinin doğru olduğu kabulu halinde ise olay tarihinde Tekir ASM 112 acil servisinde çalışan sağlık personelinin kusurlu olacağı, ifadeler arasında çelişkiler bulunduğu, olayın adli tahkikatle aydınlatılmasının uygun olacağı,
-Adli dosyada kayıtlı tıbbi belgeler incelendiğinde, 05/10/2015 tarihinde kendi imkanları ile Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'ne getirildiği, anterior myokard enfarktüsü tanısının doğru konulduğu, acil koroner anjio yapıldığı, koroner anjio kararının uygun olduğu, koroner anjionun uygun teknik ile yapıldığı, uygun medikal tedavi-intra koroner adenosin ve agrastat uygulandığı, anti-platelet tedavi ile koroner yoğun bakıma alındığı cihetle Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'nde yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu" yönünde kanaate yer verilmiştir.
Raporda yer verilen tespitlere göre davalı idarenin olayda hizmet kusurunun bulunduğu açık olmakla birlikte, anılan raporda şu hususların açıklığa kavuşturulmadığı anlaşılmaktadır:
1-Raporda "hasta yakınlarının istenilen 112 acil servis ambulansını beklemeden hastalarını hastaneden götürme eylemlerinin de ölüm üzerinde etkisinin bulunduğu" ifadesine yer verilmesine karşın Göksun Devlet Hastanesinde davacıların yakınına yapılan tetkik ve tedavilerde bir gecikme olup olmadığı, sevk kararının uygun sürede alınıp alınmadığı, sevk kararının alınması ile hasta yakınlarının hastaneden ayrılış zamanı arasında geçen sürenin ölüm üzerinde bir etkisinin olup olmadığı hususları açıklığa kavuşturulmamıştır.
2-Raporda incelemeye esas alınan hastaya ait 2 adet EKG mevcuttur. Raporda hatalı değerlendirildiği tespit edilen EKG'deki bulguların hastalığın seyrinde devam edip etmediği, bu bağlamda tespit edilen bulguların 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu tarafından ambulansta çekilen ikinci EKG'de gözüküp gözükemeyeceği, ikinci EKG'ye yönelik değerlendirmenin doğru yapılıp yapılmadığı açıklanmamıştır.
Durum böyle olunca; ilgili uzman hekimlerin katılımının sağlandığı Adli Tıp Üst Kurulundan, yukarıda belirtilen hususların açık, anlaşılır şekilde cevaplandığı rapor alınarak olayın meydana gelmesinde hasta yakınlarının müterafik kusuru varsa bunun da dikkate alınarak, tarafların kusur oranlarının ayrı ayrı belirlenmesi suretiyle maddi ve manevi tazminat istemi hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla; uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin ve davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi yolunda verilen … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurularının reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 04/02/2021 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!