Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/7478 E. , 2021/1316 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/7478
Karar No : 2021/1316
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDENLER (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : I. Hukuk Müş. Yrd. …
2- …. Valiliği
VEKİLİ : Av. …
İSTEMLERİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanında meydana gelen terör eyleminden dolayı, İstanbul Valiliği'nin 03/05/2017 tarih ve 34/01/2017/350 sayılı komisyon kararının iptali ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla eşi …'in ölümü, kendisi ve kızının yaralanması nedeniyle sağlık, tedavi ve cenaze giderleri, işini kaybetmesinden ve eşinin ölümü nedeniyle desteğinden yoksun kalmasından kaynaklı zararları, yol masrafları ve her türlü maddi kayıpları için toplam 3.000,00 TL maddi tazminat ile eşi …'in ölümü, kendisinin ve kızı …'in ağır yaralanması nedeniyle 300.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin kararıyla; dava konusu uyuşmazlıkta, davalı idarece … tarih ve … sayılı işlemindeki başvuruda, ölüm olayının "terör eylemi" olarak değerlendirildiğinde ihtilaf bulunmadığı, karşılıklılık esası gereği, bu noktada Ürdün vatandaşı olan davacının, terör eylemi neticesinde meydana gelen zararının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanıp karşılanmayacağı hususunun bir ön sorun teşkil ettiği, 5233 sayılı Kanun'un, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla kabul edildiği; Kanunun 2. maddesinde, bu Kanunun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı, 5233 sayılı Kanun incelendiğinde Anayasal güvence altına alınan bazı hakların (terör veya terörle mücadeleye bağlı olarak ve nedensellik bağı/kusur koşulları aranmaksızın) korunamaması sebebiyle doğan zararların tazmininin amaçlandığı, dava konusu olayda, yasal yollarla ülkemize gelen Ürdün vatandaşı davacının, terör nedeniyle yaşam hakkının ihlalinden kaynaklanan bir zararının söz konusu olduğu, Anayasa'nın 15. maddesinde, savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabileceği veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabileceği, 1. fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler (…)dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı, 5233 sayılı Kanun'un 2. maddesinde, Kanunun kapsamı dışında kalan zararların tahdidi olarak sayıldığı ve/fakat yabancıların bu kanunla getirilen düzenlemelerden yararlanamayacaklarına ilişkin bir hüküm öngörülmediği, dolayısıyla, meşru yollarla ülkemizde iken, terör eylemi nedeni ile maddi ve manevi zarara uğrayan Ürdün vatandaşı davacının karşılıklılık ilkesi aranmaksızın bu kanun kapsamında zararlarının tazmini gerektiği, olayda, davacının eşinin ölümü, kendisi ve küçük kızının yaralanması nedeniyle talep etttiği tazminatın; olay tarihi itibarıyla meydana gelen toplumsal olaylar dahilinde, terör eylemi kapsamında gerçekleştiğinin sabit olduğu, davacının talebinin de 5233 sayılı Kanun kapsamında bulunduğu, bu durumda, davacının, 28/06/2016 tarihinde, İstanbul Atatürk Havalimanında meydana gelen terör eyleminden dolayı, eşinin vefatı, kendisinin ve küçük kızının yaralanması nedeniyle meydana gelen zararının tazmini istemiyle yaptığı başvurusunun, 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Ürdün ile karşılıklılık olmadığından 5233 sayılı Kanun kapsamında bulunmadığından bahisle reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği, davacının maddi/manevi zararının tazmini istemine gelince; davacının, 28/06/2016 tarihinde, İstanbul Atatürk Havalimanında meydana gelen terör eyleminden dolayı, eşinin vefatı, kendisinin ve küçük kızının yaralanması nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararının tazmini istemiyle yaptığı başvurusunun, zararın terör eylemi kapsamında değerlendildikten sonra, zarar miktarının, davalı idare nezdinde teşekkül eden Komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığıyla belirleneceği, buna göre davacının başvurusu ile ilgili yapılacak araştırma ve inceleme neticesinde ortaya çıkan yeni duruma göre tazminat talebinin; öncelikle Komisyon tarafından değerlendirilmesi gerekeceğinden bu aşamada davacının maddi ve manevi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, öte yandan, davalı idarece yapılacak değerlendirme sonunda verilecek yeni karara karşı, süresi içerisinde dava açılabileceğine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi Kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesince; İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu, taraflarca ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı vekili tarafından, 5233 sayılı Kanun'da yabancıların bu kanundan faydalanamayacaklarına dair bir düzenlemenin bulunmadığı, Zarar Tespit Komisyonu tarafından karşılıklılık aranarak ret kararı verildiği, İdare Mahkemesinin karar verilmesine yer olmadığı kararı ile sürecin uzayacağı, bu kararın adil yargılanma hakkı ve makul sürede yargılanma hakkına aykırılık teşkil edeceği, Mahkemelerin tazminatlar hakkında karar vermesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, davacının Ürdün vatandaşı olduğu, Ürdün ile Devletimiz arasında mütekabiliyet anlaşmasının bulunmadığı, bu nedenle davacının zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanmasının mümkün olmadığı ileri sürülmektedir.
Davalı İstanbul Valiliği tarafından, 5233 sayılı Kanunun genel gerekçesinden hareketle, bu Kanunun Devlet ve toplumu hedef alan terör eylemleri nedeniyle oluşan zararları karşıladığı, amacının Devlet ve vatandaş kaynaşması olduğu, bu nedenle Kanunun Türk vatandaşları için çıkarıldığı ve uygulandığı, Türk vatandaşı olmayanlar için mütekabiliyet şartı arandığı, Ürdün ile aramızda mütekabiliyet şartı olmadığından davacının zararlarının bu Kanun kapsamında karşılanamayacağı ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacı vekili tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idareler tarafından ayrı ayrı, davacı tarafın temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu olayda istihbari bilgi, belge veya olaya yönelik ihbarın bulunmadığı görüldüğünden olayın terör olayı olduğu ve olayda idarenin hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk halinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacının İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna yaptığı başvurunun mütekabiliyet sebebiyle reddedildiği, ancak ilgili Kanun'da bu hususa ilişkin bir engel olmadığı gibi, ülkemizde terör olayı sebebiyle zarar gören kişilerin zararların hukuk devleti, yaşam hakkı, mahkemeye erişim hakları çerçevesinde karşılanması gerektiği, bu nedenle temyize konu kararın Zarar Tespit Komisyonu kararının iptali ve davacının maddi tazminata ilişkin isteminin ilgili iptal kararı sebebiyle komisyon tarafından maddi tazminatın yeniden değerlendirileceğinden maddi tazminata yönelik karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının onanmasına, manevi tazminat miktarına olaya ilişkin değerlendirmeyle Mahkemece takdiren karar verileceğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına kararının hukuka uygun olmadığı düşüncesiyle kararın manevi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanında gerçekleşen terör eylemi sonucunda eşini kaybeden, aynı olayda kızı ve kendisi yaralanan davacı tarafından, uğranıldığı öne sürülen zararlara karşılık yapılan başvurunun reddine ilişkin İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonu işleminin iptali ile maddi ve manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dosyanın ve aynı olaya ilişkin temyiz dosyalarının birlikte incelenmesinden; 28/06/2016 tarihinde terör saldırısı nedeniyle Atatürk Havalimanında meydana gelen patlama nedeniyle zarara uğrayan davacı/davacılar tarafından, olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunduğu ileri sürülmüş, ancak İdare Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunmadığı sonucuna varılmış, davacı/davacılar tarafından dosyalarda bulunan olaya ilişkin bilgi ve belgelerin değerlendirilmediği, temyiz aşamasında da aynı iddiaları devam ettiğinden Dairemizce öncelikle bu hususa ilişkin olarak davacı/davacıların temyiz iddiaları doğrultusunda dava konusu olay değerlendirilmiştir.
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu açık olmasına rağmen, bu terör olayında idarenin hizmet kusuru/ kusursuz sorumluluğunun bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Dairemizin konuyla ilgili yerleşik içtihadı da; terör eylemi sonucu bir zararın ortaya çıkması durumunda, öncelikle söz konusu olayın meydana gelmesinde idarelere atfı kabil bir hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk hallerinin bulunup bulunmadığının araştırılması, idarenin gerek hizmet kusuru gerekse kusursuz sorumluluk hallerinin olayda bulunmaması durumunda 5233 sayılı Kanun kapsamında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak karar verileceği yönündedir. Bu nedenle idarenin / idarelerin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru / kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Olay öncesinde ve olaya ilişkin istihbari bilgi belge var ise idarenin bu konuda özel bir önlem almaması neticesinde oluşan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumlu tutulacağı açıktır.
İncelenen dosyalarda İdare Mahkemeleri tarafından yapılan ara kararlar üzerine dosyalara giren bilgi ve belgelere göre; İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ilgili birimlerince emniyete ulaşan ve gerekli birimlerle paylaşılan genel nitelikteki muhtemel eylemlere ilişkin yazıların sunulduğu, olaya ilişkin ihbarın bulunmadığının belirtildiği, söz konusu yazıların incelenmesinden; davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için olay öncesinde olaya ilişkin istihbari bilginin yer, zaman, kişi unsurlarından bir ya da bir kaçının belirli olacak şekilde idarece bilinmesi ve idarenin bu bilgiye rağmen gerekli önlemi almaması halinde söz konusu olacağı değerlendirildiğinde; dava konusu olayda Emniyet birimlerinde olay öncesinde olaya ilişkin herhangi bir ihbarın bulunmadığına ilişkin yazıları da gözönünde tutularak idarenin hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluğundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
A- Temyize konu kararın dava konusu işlemin iptali ile maddi tazminat istemine ilişkin karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısımlarının incelenmesinden:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın belirtilen kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B- Temyize konu kararın manevi tazminat istemine ilişkin karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının incelenmesinden:
Dosyanın incelenmesinden, İdare Mahkemesince; dava konusu olayın bir terör olayı olduğu, davacının olayla ilgili zararlarına karşılık İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonu'na yaptığı maddi, manevi tazminat istemli başvurusunun, davacının Ürdün vatandaşı olması, ülkeler arasında mütekabiliyet olmaması sebebiyle reddine ilişkin işlemin 5233 sayılı Kanunda mütekabiliyet şartı bulunmadığından iptali ile davacının tazminat taleplerinin Zarar Tespit Komisyonu kararının iptali üzerine komisyonca yeniden değerlendirileceğinden bahisle bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, Bölge İdare Mahkemesince de tarafların istinaf istemlerinin reddedildiği görülmüştür.
Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ızdırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi ve tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı bir miktarda olması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının manevi tazminat istemi hakkında; terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanmayan manevi zarara bağlı tazminat istemlerine ilişkin uyuşmazlıklarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemenin yapılarak manevi tazminat için koşulların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesiyle manevi tazminat miktarına takdiren Bölge İdare Mahkemesi tarafından karar verilmesi gerekirken manevi tazminat istemi hakkında da istinaf istemlerinin reddine karar veren Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne, davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının dava konusu işlemin iptali ile maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısımlarının ONANMASINA, manevi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 23/03/2021 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)KARŞI OY :
Dava konusu olay, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda 28/06/2016 tarihinde DEAŞ mensubu teröristlerin yanlarındaki bombayı patlatmaları ve ellerindeki silahlarla etrafa ateş etmeleri sebebiyle meydana gelmiştir.
Olayın oluş şekli, olay tarihi, olaya yakın zamanlarda ülkemizde meydana gelen benzer terör olayları (20/07/2015 tarihinde Suruç Patlaması, 10/10/2015 Ankara Gar Patlaması, 17/02/2016 Merasim Sokak Patlaması, 13/03/2016 tarihinde Güvenpark Patlaması, 07/06/2016 tarihinde Vezneciler Patlaması...), olay öncesinde havalimanı gibi yerlerde bombalı terör eylemi yapılacağına dair istihbari bilgilerin bulunduğu, olay tutanağına göre teröristlerin güvenlik tarafından kamera sistemi ile fark edildiği, polisin müdahalesi sırasında olayın yaşandığı dikkate alınarak ülkemiz gibi terör olaylarının sık yaşandığı ve sürekli teyakkuz halinde olunması gereken bir ülkenin en büyük havalimanında meydana gelen bu patlama ve silahlı saldırı olayında öncelikle idarenin olaya ve olayın önlenmesine ilişkin hizmet kusurunun olduğu oyuyla aksi yöndeki Daire çoğunluk kararına katılmıyorum.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!