Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/5911 E. , 2021/1590 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/5911
Karar No : 2021/1590
TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR) : 1- … 7- …
2- … 8- …
3- … 9- …
4- … 10- …
5- … 11- …
6- …
VEKİLLERİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : I. Hukuk Müş. Yrd. …
İSTEMLERİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, 13/03/2016 tarihinde Kızılay Meydanı otobüs durakları önünde yaşanan büyük patlama nedeniyle …, … ve … isimli yakınlarının vefat etmesi sonucu maruz kaldıklarını ileri sürdükleri manevi zararın tazmini istemiyle yapılan 11/05/2016 tarihli başvurunun reddi üzerine, anne, baba ve kardeşleri vefat eden …, …, … ve … adına her bir ölüm için 100.000,00 TL olmak üzere kişi başı 300.000,00'er TL, …, …'in torunları, …'in yeğenleri olan …, …, …, …, …, … ve … adına büyükanne ve büyükbabaları için 75.000,00'er TL, halaları/teyzeleri için 50.000,00'er TL olmak üzere kişi başı 200.000,00'er TL'den toplam 2.600.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek davalı idarece ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin kararıyla; sosyal risk ilkesi ile, toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağandışı zararların topluma pay edilerek giderilmesinin amaçlandığı, genel bir ifade ile "terör olayları" olarak nitelenen eylemlerin Devlete yönelik olduğu, Anayasal düzeni yıkmayı amaçladığı, bu tür olaylarda zarar gören kişi ve kuruluşlara karşı kişisel husumetten kaynaklanmadığı, sözü edilen olaylar nedeniyle zarara uğrayan kişilerin, kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar gördükleri, belirtilen şekilde ortaya çıkan zararların ise, özel ve olağandışı nitelikleri dikkate alınarak, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece, sosyal risk ilkesine göre topluma pay edilmesi suretiyle tazmininin hakkaniyet gereği olduğu, sosyal devlet ilkesine de uygun düşeceği, bu bakımdan, terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanmayan manevi zarara bağlı tazminat taleplerine ilişkin uyuşmazlıklarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemenin yapılması gerektiği, davacılardan anne, baba ve kardeşleri vefat eden …, …, … ve … adına her bir ölüm için 50.000,00 TL olmak üzere kişi başı 150.000,00 TL manevi tazminatın, …, …'in torunları, …'in yeğenleri olan …, …, …, …, …, … ve … adına büyükanne ve büyükbabaları için 10.000,00'er TL, halaları/teyzeleri için 5.000,00'er TL olmak üzere kişi başı 25.000,00 TL manevi tazminatın yerleşik Danıştay içtihatları ile kabul edildiği üzere davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine, 31 Aralık 2014 gün ve 29222 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret" başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında, "Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7. maddenin 2. fıkrası, 9. maddenin 1. fıkrasının son cümlesi ile 10. maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği" hükmü; 2. fıkrasında ise "ancak hükmedilen ücretin kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceği" düzenlendiği, bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan davacıların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşıdığından, davalı idare lehine reddedilen kısım yönünden maktu vekalet ücretinin takdir edildiğine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; İdare Mahkemesince, uygun olmayan manevi tazminat miktarlarına hükmedilmesinde isabet görülmediği, vefat edenlerin yasal mirasçılarına ödenen 97.921,95 TL maddi tazminat miktarıda nazara alınarak davacılar …, …, … ve … için vefat eden anne, baba ve kardeşlerinden dolayı ayrı ayrı her bir ölüm için kişi başı takdiren 25.000,00 TL olmak üzere toplam 75.000,00 TL manevi tazminatın, yine davacılar …, …, …, …, …, … (Kararda sehven … yazılmıştır.) ve …'in vefat eden büyükanneleri ve büyükbabaları için ayrı ayrı kişi başı 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine, İdare Mahkemesi kararının davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden incelenmesinden; İdare Mahkemesince reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden duruşmalı işler için belirlenen maktu 1.660,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine karar verildiği; manevi tazminat talebinin reddedilen kısmı için davalı idare lehine, davacılar yararına belirlenen vekalet ücretini geçmeyecek şekilde nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, İdare Mahkemesince maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığına, …'in yeğenleri olan …, …, …, …, …, … (Kararda sehven … yazılmıştır.) ve … adına halaları/teyzeleri için 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine ilişkin kısmının onanmasına, anne, baba ve kardeşleri vefat eden …, … (Kararda sehven … yazılmıştır.), … ve …'a (Kararda sehven … yazılmıştır.) her bir ölüm için ayrı ayrı 25.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL, … ve …'in torunları …, …, …, …, …, … (Kararda sehven … yazılmıştır.) ve … adına büyükanne ve büyükbabaları için 5.000,00 TL olmak üzere kişi başı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 370.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 11/05/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, olayda davalı idarelerin hizmet kusurunun bulunduğu, bu hususun kararlarda dikkate alınmadığı, manevi tazminatın olayın oluş şekli ve müvekkilerin yaşadıkları büyük acı dikkate alındığında yetersiz ve hakkaniyete aykırı olduğu, reddedilen manevi tazminat üzerinden davalı idareye nispi vekalet ücreti takdirinin hukuka aykırı olduğu, Bölge İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında isim hataları yapıldığı ileri sürülmektedir.
Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, idarenin ağır hizmet kusuru halinde sorumluluğunun bulunduğu, olayın bir terör olayı olduğu, bu nedenle 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, manevi tazminat ilgili Kanunda düzenlenmediğinden sorumluluklarının bulunmadığı, belirlenen manevi tazminatın düzenlenme amacına aykırı yüksek belirlendiği, bu nedenle diğer tazminat dosyaları ile eşitsizliğe yol açtığı, manevi tazminatta temerrüt söz konusu olmadığından faiz yürütülmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN AVUNMALARI : Taraflarca karşılıklı olarak temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacıların temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile davacı çocuklar için belirlenen manevi tazminatın düşük olduğu gerekçesiyle temyize konu kararın kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
13/03/2016 tarihinde Ankara Güvenpark'ta meydana gelen patlamada yakınları vefat eden davacılar tarafından toplam 2.600.000,00 TL manevi tazminatın ölüm tarihi olan 13/03/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın ve aynı olaya ilişkin temyiz dosyalarının birlikte incelenmesinden; 13/03/2016 tarihinde Ankara, Kızılay, Güvenpark’ta meydana gelen patlama nedeniyle zarara uğrayan davacı/davacılar tarafından, olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülmüş, ancak İdare Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru bulunmadığı sonucuna varılmış, davacılar tarafından dosyalarda bulunan olaya ilişkin bilgi ve belgelerin değerlendirilmediği, temyiz aşamasında da hizmet kusuruna ilişkin iddiaları devam ettiğinden Dairemizce öncelikle bu hususa ilişkin olarak davacıların temyiz iddiaları doğrultusunda dava konusu olay değerlendirilmiştir.
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu açık olmasına rağmen, bu terör olayında idarenin hizmet kusuru/ kusursuz sorumluluğunun bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Dairemizin konuyla ilgili yerleşik içtihadı da; terör eylemi sonucu bir zararın ortaya çıkması durumunda, öncelikle söz konusu olayın meydana gelmesinde idarelere atfı kabil bir hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk hallerinin bulunup bulunmadığının araştırılması, idarenin gerek hizmet kusuru gerekse kusursuz sorumluluk hallerinin olayda bulunmaması durumunda 5233 sayılı Kanun kapsamında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak karar verileceği yönündedir.
Bu nedenle idarenin / idarelerin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru / kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Olay öncesinde ve olaya ilişkin istihbari bilgi belge var ise idarenin bu konuda özel bir önlem almaması neticesinde oluşan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumlu tutulacağı açıktır.
İncelenen dosyalarda İdare Mahkemeleri tarafından yapılan ara kararlar üzerine dosyalara giren bilgi ve belgelere göre; ... İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyasından yapılan ara karar üzerine Ankara Valiliği tarafından sunulan cevabi yazıda; 01/11/2016-31/03/2016 tarihleri arasındaki Ankara ilindeki emniyet tedbirlerinin ve Ankara’da meydana gelen olayların liste halinde sunulduğu, 20/02/2016 tarihinde Başkent Güvenlik Eylem Planı’nın hazırlandığı ve 09/03/2016 tarihinde yürürlüğe girdiğinin belirtildiği, aynı dosyada İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 06/07/2017 tarihli yazısında; olay öncesinde istihbari bilgi elde edilemediği, olayla ilgili somut duyum bulunmadığı, yine İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 11/07/2017 tarihli yazısında; Ocak-Şubat-Mart aylarında emniyete ulaşan ve gerekli birimlerle paylaşılan genel nitelikteki muhtemel eylemlere ilişkin yazıların sunulduğu, ... İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında bulunan Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’nün 12/10/2016 tarihli yazısında; olaya ilişkin ihbarın bulunmadığının belirtildiği görülmüştür.
Ayrıca olay sonrası İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişi ve Polis Başmüfettişi tarafından hazırlanan Araştırma Raporunda; yaşanan terör olaylarının engellenmesinin sadece bir ilin sınırları içinde alınacak tedbirlerle sağlanamayacağı, ülke içinde ve sınırlarımız dışında alınması gereken önlemler olduğu, olaya ilişkin ön inceleme yapılmasına gerek olmadığı, disiplin soruşturmasına gerek olmadığı, idari ve mali yönden herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı yönünde tespitlerde bulunulduğu görülmüştür.
Söz konusu yazıların incelenmesinden; davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için olay öncesinde olaya ilişkin istihbari bilginin yer, zaman, kişi unsurlarından bir ya da bir kaçının belirli olacak şekilde idarece bilinmesi ve idarenin bu bilgiye rağmen gerekli önlemi almaması halinde söz konusu olacağı değerlendirildiğinde; dava konusu olayda Emniyet birimlerinde olay öncesinde olaya ilişkin herhangi bir ihbarın bulunmadığına ilişkin yazıları da gözönünde tutularak idarenin hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluğundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Ayrıca davacı / davacılar tarafından, olayın ABD Büyükelçiliği ve TÜRGEV Vakfı tarafından önceden bilindiği, bunlar tarafından vatandaş, vakıf mensup ve öğrencilerinin uyarıldığı iddia edilse de; bu iddiaların basına yansıyan haberler dışında, objektif, kesinlik taşıyan ve kaynağı belirlenebilir iddialar olmadığı açıktır. Olaya sebebiyet veren canlı bomba olan şahsın, Balıkesir'de eğitim görürken Diyarbakır BDP Gençlik Şöleni'ne katıldıktan sonra Suriye'ye gidip PKK-KCK terör örgütüne katıldığı, ailesinin kayıp başvurusunda bulunduğu, terör örgütüne üye olma suçundan hakkında arama kararı bulunduğu, olayda kullanılan araçla ilgili istihbari bilgi belge olmadığı hususları dosya kapsamından anlaşılmış, davacı / davacıların hakkında arama kararı olan bir kişi tarafından gerçekleştirilen eylem nedeniyle davalı idare / idarelerin hizmet kusuru iddiaları hakkında ise; idarenin ilgili şahsa yönelik hukuki ve idari tüm işlemleri yaptığı, bir süre yurt dışında da bulunan şahsın yasa dışı yollarla ülkeye giriş yaptığı, bu nedenle idareye atfedilecek bir kusur bulunmadığına karar verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A-) Temyize konu kararın davacı torunlar/yeğenler için her bir ölüm için ayrı ayrı 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine ilişkin kısmının incelenmesinden:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın belirtilen kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B-) Temyize konu kararın davacı çocuklar ve kardeşler için her ölüm için ayrı ayrı 25.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine ilişkin kısmının incelenmesinden: Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ızdırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi ve tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı bir miktarda olması gerekmektedir.
Bakılan uyuşmazlıkta, Bölge İdare Mahkemesince söz konusu patlamalarda vefat eden kişilerin yakınlarının açmış olduğu manevi tazminat istemli dosyalarda aynı derecede yakınlık bağı bulunan kişiler için farklı miktarlarda manevi tazminata hükmedildiği görülmektedir. İş bu dosyada davacı çocuklar için hükmedilen 25.000,00 TL manevi tazminat miktarının yukarıda izah edilen nedenlerle Dairemiz içtihatlarına göre düşük, davacı kardeşler için hükmedilen 25.000,00 TL manevi tazminatın ise Dairemiz içtihatlarına göre yüksek olduğu, manevi tazminatın amaç ve niteliği de dikkate alınarak olay karşısında duyulan acıyla da orantılı olacak şekilde yeniden takdiren belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Aynı olaya ilişkin dosyaların incelenmesinden, Dairemizin 05/04/2021 tarih ve E:2019/9989, K:2020/1577 sayılı dosyasında çocuk için belirlenen 50.000,00 TL manevi tazminat miktarının onandığı, aynı tarih ve E:…, K:… sayılı dosyasında kardeş için belirlenen 20.000,00 TL manevi tazminat miktarının onandığı görülmüştür.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davacı torunlar/yeğenler için manevi tazminat ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine ilişkin kısmının ONANMASINA, davacı çocuklar ve kardeşler için manevi tazminat ödenmesine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 05/04/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!