Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU


Hukuk Genel Kurulu 2008/11-400 E., 2008/429 K.

Hukuk Genel Kurulu 2008/11-400 E., 2008/429 K.
ALACAK DAVASIÇEK TAHSİLİEKSİK İNCELEME

6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 644 ]
"İçtihat Metni"

ÖZET

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 'nun 644. mad-desine dayalı alacak davasında; mahkemece, keşidecinin tüm malvarlığı ile hakkında açılan dava ve takiplerin kapsamı araştırılarak, davacının açtığı bu davanın geçireceği evre ve keşideci aleyhindeki dava ve takiplerin sonucuna göre keşidecinin malvarlığında meydana gelecek durumun ne olacağının ve çekin karşılıksız olduğunun arkasına yazılmamasının davacı zararının gerçekleşmesindeki etkisinin ne kadar olduğunun belirlenmesi; ayrıca davacının da, ticari ilişkiye gireceği kimseleri seçmede gereken özeni göstermemesi nedeniyle müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının ve varsa oranının tartışılıp değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

İÇTİHAT METNİ

Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.07.2006 gün ve 2005/208-2006/258 sayılı kararın incelenmesi davalı banka vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi'nin 10.10.2007 gün ve 2007/9633-12664 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, dava dışı Y... Yapı San. Tic. Ltd. Şti.'nin keşide ettiği çekin hamil olan müvekkilinin, bu çeki davalı bankaya süresinde ibraz ettiğini, keşidecinin ödemeden men talimatı gereğince çek bedelinin ödenmediğini, ibraz tarihinin davalı tarafından çek arkasına yazılmaması nedeniyle müvekkilinin keşideci aleyhine yaptığı icra takibinin itiraz sonucu iptal edildiğini, daha sonra keşideci hakkında açılan alacak davası sonunda mahkemece verilen kararın icraya konulduğunu, ancak keşidecinin menkul ve gayrimenkul malı ya da üçüncü şahıslarda herhangi bir alacağının olmaması nedeniyle keşideci borçludan alacağının tahsil edilme imkanının kalmadığını ileri sürerek, uğradığı zarara karşılık 7.800.000.000 TL'nin temerrüt faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacı ile keşideci arasındaki alacak-borç ilişkisinin bankayı ilgilendirmediğini, müvekkiline husumet yöne İti lemeyeceğini ve müvekkilinin çekin arka yüzüne gerekli meşruhatı yazdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davalı bankanın sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu kararın temyizi üzerine Dairemiz'ce karar bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne ilişkin verilen karar da Dairemiz'ce bozulmuş, mahkemece ikinci bozmaya da uyulmuş, yapılan yargılama sonunda davacının çeki aldığı sırada dava dışı keşidecinin durumunun müsait olduğu, çekin ibrazı sırasında karşılıksız olduğunun yazılmış olması halinde keşideciden tahsilinin mümkün olduğu, bu nedenle davalının kusurlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, çekin tahsili için verildiği bankaya karşı açılan alacak davasıdır.

Mahkemece, son bozma ilamına uyulmuş İse de; bozma ilamında belirtilen hususlarda gerekli şekilde bir araştırma yapılmamış, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuştur.

Zira, mahkemece bozma ilamı üzerine, bilirkişi incelemesi yapılmaksızın, dava dışı keşidecinin malvarlığı araştırılmış, buna göre keşide tarihinde keşidecinin borca yetecek bedelde iki aracının bulunmasına ve bu araçlara ibraz tarihinden sonra takyit konulmuş olmasına göre, davacının bir kusurunun bulunmadığı ve bankanın eyleminin zarara neden olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Oysa, dosyadaki deliller, mahkemenin vardığı sonuç için yeterli değildir. Zira, dava konusu çekin arkasının süresinde yazılmış olması halinde, çek bedelinin hemen tahsil edileceğinin kabulü doğru değildir. Nitekim, keşideci hakkında eskiye dayanan başka birçok borç ilişkilerinin bulunduğu, bunlara ilişkin icra takiplerinin yapıldığı, ayrıca davacının dava açmasına rağmen alacağını tahsil edemediği dosyadan anlaşılmaktadır.

Diğer yandan, dava dışı keşideci ile ticari ilişkiye giren ve daha sonra karşılıksız olduğu anlaşılan çeki alan lehdar (hamil) davacının, ticari ilişkiye girdiği kişileri seçerken gerekli özeni göstermemesi nedeniyle, buna göre mü-terafik kusurunun bulunup bulunmadığı hususu da tartışılmadan, yalnızca ke-şide tarihinde borca yetecek mal bulunduğu gerekçesiyle davacının kusursuz kabul edilmesi de doğru değildir.

Bu durumda, mahkemece, keşidecinin tüm malvarlığı ile hakkında açılan dava ve takiplerin kapsamı araştırılarak, davacının açtığı bu davanın geçireceği evre ve keşideci aleyhindeki dava ve takiplerin sonucuna göre keşidecinin malvarlığında meydana gelecek durumun ne olacağı belirlenerek, buna göre çekin karşılıksız olduğunun arkasına yazılmamasının olayda etkisinin ne kadar olduğunun belirlenmesi, davacı bakımından ise, ticari ilişkiye gireceği kimseleri seçmede gereken özeni göstermemesi nedeniyle davacının da müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının ve varsa oranının tartışılıp değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yar-gılama sonunda, mahkemece oyçokluğu ile önceki kararda d i ren ilm iştir.

Temyiz Eden: Davalı/banka vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görü-şüldü:

Dava, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 644. maddesine dayalı alacağa ilişkindir.

Mahkemece, önce davalı banka aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire'ce, davacı çek hamilinin keşideciye karşı tüm yasal yollara başvurduğu ve keşideciden alacağını tahsil etme imkanı kalmadığından banka aleyhine dava açılabileceği ve bu hususun 2001/183 Esas 252 Karar sayılı dosyadaki 22.01.2001 tarihli bozma ilamında vurgulandığı gözetilmeden işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddinin doğru görülmediği gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bu bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; 11.02.2004 tarih 2004/7 Esas 2004/28 Karar sayılı kararla davanın kabulüne karar verilmiş; davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay Onbirinci HD 20.09.2004 tarih 2004/2808 Esas 2004/8505 Karar sayılı ilamı ile "Uyulan bozma ilamı kesin bozma niteliğinde olmadığı ve ilke olarak davalı bankanın sorumlu tu-tulabileceğine yönelik olduğu gözden kaçırılarak, eksik inceleme ile yazılı ol-duğu şekilde karar tesisi doğru bulunmamıştır. Bu durumda, mahkemece işin esasına girilerek iddia ve savunma çerçevesinde deliller değerlendirilip, varı-lacak sonuca göre bir karar verilmelidir.'' gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi de 28.12.2004 tarih 2004/13356 Esas 2004/12940 Karar sayılı kararla, "Yargıtay ilamında benim-senen gerektirici sebeplere ve dava konusu çekin ibraz tarihi itibariyle muhatap bankada karşılığının bulunup bulunmadığı araştırılarak, davalı banka tarafından ibraz tarihinin çek arkasına yazılmamasınm davacı zararının doğumuna etkisi ile çekin lehtar ve hamili olan davacının çeki iktisap etmesinde kusurlu olup olmadığının bozma kararı gereği araştırılacak olmasının tabii bulunmasına göre" gerekçesiyle reddedilmiştir.

Mahkemece 11.02.2004 tarihli bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucu işin esasına girilerek, 28.12.2004 tarihli karar düzeltme ilamında dava konusu çekin ibraz tarihi itibarı ile muhatap bankada karşılığının bulunup bulunmadığı, davalı banka tarafından ibraz tarihinin çek arkasına yazılmamasınm davacı zararının doğumuna etkisi ile çekin lehtar ve hamili olan davacının çeki iktisap etmesinde kusurlu olup olmadığının araştırılması gerektiğine ilişkin açıklama da gözetilerek birtakım araştırmalar yapılmış; "çekin ibraz tarihi itibarı ile bankada karşılığının bulunmadığı, davalı banka tarafından ibraz tarihinin çek arkasına yazıimamasının çekin kambiyo senedi vasfını yitirmesine ve çekin keşide tarihi itibarı ile çek keşidecisinin çek bedelini karşılayacak malvarlığı bulunmaması nedeni ile davacının zarar görmesine neden olduğu, davacı hamilin çek kambiyo senedi vasfında olsa idi yapacağı hacizlerle alacağını tahsil olanağının bulunduğu ve çekin lehtar ve

hamii olan davacının çeki iktisapta herhangi bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmakla, borç ödemeden aciz vesikası gereğince dava tarihi itibarı ile 7.800.000.000 TL Ve ulaşan alacağı davacı lehtar-hamilin keşideci borçludan alamadığı, bu durumda TTK'nın 644. maddesi gereğince davalı bankanın çekin ibraz tarihini yazmayarak davacının alacağının tahsil edilememesine ve za-manaşımına uğramasına neden olduğu ve bu miktardan sorumlu olduğu" gerekçesiyle, 12.07.2006 tarih 2005/208 Esas 2006/258 Karar sayılı kararla davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bu kararın davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay Onbirinci HD 10.10.2007 tarih 2006/9633 Esas 2007/12664 Karar sayılı ilamı ile sonuçta "...mahkemece, keşidecinin tüm malvarlığı ile hakkında açılan dava ve takiplerin kapsamı araştırılarak, davacının açtığı bu davanın geçireceği evre ve keşideci aleyhindeki dava ve takiplerin sonucuna göre keşidecinin malvarlığında meydana gelecek durumun ne olacağı belirlenerek, buna göre çekin karşılıksız olduğunun arkasına yazılmamasınin olayda etkisinin ne kadar olduğunun belirlenmesi, davacı bakımından ise, ticari ilişkiye gireceği kimseleri seçmede gereken özeni göstermemesi nedeniyle davacının da müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının ve varsa oranının tartışılıp değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir" gerekçesi ile hükmün davalı yararına bozulmasına karar verilmiş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; incelemenin hükme varmaya yeterli olup olmadığı, bu cümleden olarak:

a) Keşideci/borçlu dava dışı şirketin tüm malvarlığı ile hakkında açılan dava ve takiplerin kapsamının yeterince araştırılıp araştırılmadığı; davacının açtığı bu davanın geçireceği evre ve keşideci aleyhindeki dava ve takiplerin sonucuna göre keşidecinin malvarlığında meydana gelecek durumun ne olacağının ve sonuçta çekin karşılıksız olduğunun arkasına yaz il ma ma sının olayda etkisinin ne kadar olduğunun belirlenip belirlenmediği;

b) Davacının da, ticari ilişkiye gireceği kimseleri seçmede gereken özeni göstermemesi nedeniyle, müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı ve varsa oranının tartışılıp değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği;

noktalarında toplanmaktadır.

Dava, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 644. maddesine dayalı alacak istemli olup; çekin tahsili için ibraz edildiği banka hasım gösterilerek açılmıştır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, davanın dayanağını teşkil eden çek bankaca ibraz tarihinin yazılmamış olması nedeniyle kambiyo senedi niteliğini yitirmiş; davacının kambiyo senetlerine mahsus yolla giriştiği takip de salt bu nedenle iptal edilmiş; davacının borçluyu ve bankayı hasım göstererek açtığı dava ise, borçlu şirket yönünden kabulle kesinleşmiş, banka hakkında İse zamansız açılmakla reddedilmiştir. Davacı, kesinleşen ilamı icraya koymuşsa da, ala-cağını borçludan tahsil edememesi üzerine, davalı bankayı hasım göstererek eldeki davayı açmıştır.

Mahkemece dava kabulle sonuçlandırılmış ise de; yapılan inceleme hükme varmaya yeterli bulunmamıştır. Dava konusu çekin arkasına ibraz tarihinin yazılmış olması halinde çek bedelinin tahsil edilebileceğinin kabulü yerinde değildir. Zira, keşideci dava dışı borçlu hakkında birçok icra takibi ve fiili haczin bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yine, alacaklı davacının dava dışı borçlu hakkında dava açıp, alacağını ilama dayandırmasına karşın tahsil edemediği de belirgindir.

Ayrıca, hükmüne uyulan bozma ilamı kapsamı ve buna karar düzeltme aşamasında eklenen bozma nedenlerinde de açıkça belirtilmesine karşın mah-kemece, dava dışı keşideci ile ticari ilişkiye giren ve daha sonra karşılıksız olduğu anlaşılan çeki alan lehdar (hamil) davacının, ticari ilişkiye girdiği kişileri seçerken gerekli özeni göstermemesi ve buna göre müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının da irdelenip, tartışılmaması da yerinde değildir.

Müzakereler sırasında hükmüne uyulan bozma ilamında müterafik kusura işaret edilmediğinden, davacı lehine usuli kazanılmış hakkın gerçekleştiği ileri sürülmüşse de, mahkemenin gerek redde dair ilk kararının bozulmasına ilişkin ilamın sınırlayıcı olmayan kapsamına, gerekse buna uyarak verdiği davanın kabulüne ilişkin kararının bozulmasına ve karar düzeltme üzerine de bozma nedenlerine "...dava konusu çekin ibraz tarihi itibariyle muhatap bankada karşılığının bulunup bulunmadığı araştırılarak, davalı banka tarafından ibraz tarihinin çek arkasına yazılmamasının davacı zararının doğumuna etkisi ile çekin lehtar ve hamili olan davacının çeki iktisap etmesinde kusurlu olup olmadığının bozma kararı gereği araştırılacak olmasının tabii bulunmasına göre" şeklinde ilave yapılmış olması karşısında çoğunlukça bu görüşe itibar edilmemiş; mahkemenin hükmüne uyduğu bozma gereklerini yerine ge-tirmeden, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verdiği sonucuna va-rılmıştır.

Sonuç itibariyle; mahkemece, keşidecinin tüm malvarlığı ile hakkında açılan dava ve takiplerin kapsamı araştırılarak, davacının açtığı bu davanın geçireceği evre ve keşideci aleyhindeki dava ve takiplerin sonucuna göre keşidecinin malvarlığında meydana gelecek durumun ne olacağının ve çekin karşılıksız olduğunun arkasına yazılmamasının davacı zararının gerçekleşme-sindeki etkisinin ne kadar olduğunun belirlenmesi; ayrıca davacının da, ticari ilişkiye gireceği kimseleri seçmede gereken özeni göstermemesi nedeniyle müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının ve varsa oranının tartışılıp değerlendirilmesi ve vanlacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı/banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin haranın geri verilmesine, 18.06.2008 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu