Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU


Hukuk Genel Kurulu 2004/4-141 E., 2007/188 K.

Hukuk Genel Kurulu 2004/4-141 E., 2007/188 K.
GÖREV UYUŞMAZLIĞITAM YARGI DAVASI

2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 2 ]
"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dereli Asliye Hukuk Mahkemesince yargı yolu bakımından "mahkemenin görevsizliğine" dair verilen 28.01.2005 gün ve 2004/116 E. 2005/4 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 25.04.2005 gün ve 2005/4680-4357 sayılı ilamı ile; ("...3533 sayılı Kanunun 1. maddesine göre genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan adalet mahkemelerinin görevi içinde bulunanlar o kanunda yazılı tahkim usulüne göre çözümlenir.

Mahkemece tarafların durumları gözetilerek sözü edilen yasa buyruğu uyarınca dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmek gerekirken işin esasının incelenmiş olması bozmayı gerektirir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KAR

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş vekili; Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü'nce Yıldız Köyü (Dereli) yol genişletme çalışmaları sırasında yapılan ateşleme sonucunda Yeşilkaya Köyü santralinin transmisyonunu sağlayan müvekkili şirkete ait 3 adet telefon direği ve 4 adet fiber optik kablonun 400 metrelik kısmına hasar vererek şirketin zararına sebep olunduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 4.446.834.347.000 TL tazminatın 15.09 2003 olay tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı idare vekili; davaya konu Yıldız-Çalköy grup yolunun, 2001 yılı köy yolları yol yapım ve onarım programında yer almakta olup, müvekkili idarenin yol yapımını kamu gücüne dayanarak gerçekleştirdiğini, bu nedenle hizmet kusuru nedeniyle verildiği ileri sürülen zararın tazminine ilişkin davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini savunarak, davanın öncelikle görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin, "idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sırada eyleminden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açılan davanın 2557 sayılı İYUK'nun 2/1-b maddesinde yer alan tam yargı davası olduğu, davacının talebinin de, kamu hizmeti sırasında oluşan bir zarara ilişkin bulunması nedeniyle davanın idari yargı yerinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği" gerekçesiyle "Mahkemenin görevsizliğine, görevsizlik kararının kesinleşmesi ve istek halinde dosyanın görevli ve yetkili Ordu İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine" dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Dereli ilçesi 27 Kontrol Kesim Nolu Yıldız-Çalköy Grup yolunun, davalı idarenin 2003 yılı yapım ve onarım programlarında mevcut olup, söz konusu programlar doğrultusunda davalı Köy Hizmetleri İl Müdürlüğüne ait iş makineleri ile çalışma yapıldığı ve davacı Şirket tarafından, davalı idarenin yaptığı bu çalışma sırasında telefon direkleri ve fiber optik kablolarına zarar verildiği öne sürülerek, maruz kaldığı zararın tazmini istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargı yolu bakımından davanın adli yargı yerinde mi, yoksa idari yargı yerinde mi görülmesi gerektiği; buna bağlı olarak varılacak sonuca göre, davaya genel hükümler uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesin de mi, yoksa tahkim usulüne göre hakem tarafından mı bakılması gerektiği noktalarında toplanmaktadır.

11.02.1959 gün ve E:1958/17, K:1959/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 1.bendinde açıkça ifade edildiği gibi; bir kamu kurumu tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre bir yol yapılması dolayısıyla evinin duvarı yıkılan veya bodrumunu sel basan, su tesisinin bozukluğu yahut bakımındaki ihmal yüzünden tarlasını sular basıp, tarlası kullanılamaz hale gelen kimsenin uğradığı zararlar gibi zararlar, idari kararın ve fiilin neticesinde meydana gelen zararlardır.

Zira bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp, o plan ve projeler gereğince işi görmesi de kararın neticesi olan birer idari eylemdir. O halde bu fiillerden doğan zararların ödettirilmesi istekleri, 2557 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2.maddesi hükmünce bir tam yargı davasıdır ve bu davalara bakmaya idari yargı yeri görevlidir.

Kısaca; 11.02.1959 gün ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, kamu kuruluşlarının verdikleri kararlar sonunda plan ve projelerine uygun olarak tesisler yaptırmış olmaları ya da bu tesisleri kullanmaları yahut tesislere bakmaları nedeniyle kişilerin uğramış oldukları zararların ödetilmesine ilişkin davalar idari davalardan olup, bu tür davalara bakmaya idari yargının görevli olduğu benimsenmiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 06.12.1999 gün ve E:1999/38 K:1999/40 sayılı kararında ise; "idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu" vurgulandıktan sonra; "Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; dolayısıyla, olayda hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2.maddesinde 'idari dava türleri' arasında sayılan 'idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası' kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağına" işaret edilmiş ve idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açılan davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Gerçekten, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak "tam yargı" davaları idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir. İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelere denilmektedir.

İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.

Kamu idare ve kurumlarının, kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusudur.

O halde; kamu kurumlarının faaliyet alanı içerisine giren kamu hizmetlerini yerine getirirken sebebiyet verdikleri zararların tazmini için açılan davaların hizmet kusuruna dayanması nedeniyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi gereğince idari yargı yerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.

Somut olayda; davalı idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu proje çerçevesinde yol çalışması yaptığı sabittir. Davalı idarenin yol çalışması sırasında yapılan ateşleme nedeniyle zararın doğduğu ileri sürüldüğüne göre; dava, hizmet kusuru nedeniyle tam yargı davası niteliğindedir. Böyle bir uyuşmazlığın ise idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.

Şu durum karşısında dava, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesi gereğince adalet mahkemelerinin görev sınırları dışında kaldığından; Yerel Mahkemece yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmiş olması doğrudur.

Ne var ki, direnme kararının hüküm fıkrasının 2.bendinde, "Görevsizlik kararının kesinleşmesi halinde ve talep edildiğinde dosyanın yetkili ve görevli Ordu İdare Mahkemesine gönderilmesine" şeklinde hüküm oluşturulmuştur.

İdari davaların açılış biçim ve yöntemi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3 ve devamı maddelerinde açıklanmış olup; adli yargı yerinde açılan bir davada, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı ile birlikte dosyanın idari yargı yerine gönderilmesine karar verilmesi olanaklı değildir. Bu cümleden olarak, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 27.maddesi hükmünün, ancak adli yargı yerleri arasındaki görevsizlik kararları bakımından uygulanması söz konusudur.

Açıklanan nedenle, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı yanında dosyanın idari yargı yerine gönderilmesine karar verilmesi doğru değildir. Ancak, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden; direnme kararının hüküm fıkrasının 2.bendindeki "Görevsizlik kararının kesinleşmesi halinde talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Ordu İdare Mahkemesine gönderilmesine" cümlesinin çıkartılması suretiyle kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekir.

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile, direnme kararının hüküm fıkrasının 2.bendindeki "Görevsizlik kararının kesinleşmesi halinde talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Ordu İdare Mahkemesine gönderilmesine" cümlesinin çıkartılmasına, kararın düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 04.04.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu